13 Mart Pazar saat 18.45'te Türkiye bir kez daha can evinden vuruldu. Ankara Kızılay'da patlayan bomba birçok can aldı. Rakam 37'e yükseldi ancak durumu kritik yaralılar var, dolayısıyla sayı artabilir. Bu saldırı ile birlikte 5 ay içinde Ankara üç kez korkunç terör eylemlerine sahne oldu. İlki 10 Ekim 2015, ikincisi 17 Şubat 2016 ve sonuncusu 13 Mart 2016…
Şimdilik eldeki bulgular saldırının PKK işi olduğuna işaret ediyor. Canlı bombaların PKK bağlantıları tespit edildi. Zaten akla gelen iki terör örgütü vardı, ya DAEŞ ya da PKK. Son günlerdeki dinamikleri göz önüne alacak olursak PKK olma ihtimali daha kuvvetliydi. Neden mi?
Bunun hem iç hem de dış sebepleri var. Öncelikle şunu söyleyeyim: Suriye'deki savaş dünyanın bütün güçlerinin bir iktidar savaşına dönüştü. Her türlü istihbarat, terör örgütü, devlet burada. Çok fazla gri alan, çok fazla iç içe geçmişlik var. Dolayısıyla tek başına bir aktöre böyle eylemleri yüklemek bu günün konjonktüründe pek gerçekçi değil. Yani PKK tetikçilik yapmış olabilir ancak arkasında daha büyük bir koalisyon olma ihtimali yüksek. PKK'nın düzenleyici olma ihtimali büyük dedik, bunu her şeyden önce bombacıların kimlikleri kanıtlıyor ancak yalnızca o da değil.
Son günlerde güneydoğuda hendek operasyonlarına karşı emniyet güçlerinin verdiği mücadele sonucu PKK ciddi bir insan ve mühimmat zaafına uğratıldı. Sur'da ve Cizre'de operasyonlar bitti. Yüksekova'da ve Batman gibi tabanının kuvvetli olduğu yerlerde PKK görünür şekilde mevzi kaybetti. Cuma günü Diyarbakır'daydım. İlk kez sokakta insanların örgüte bu kadar net mesafe aldıklarını gördüm. Hendek savaşlarını destekleyen yok Kürt coğrafyasında. PKK'nın tabanı 'bu bizim savaşımız değil' diyor. İşte bir yandan kendi tabanını kaybedip bir yandan askeri olarak da geriletilen örgütün 'Ben hala ayaktayım' mesajı vermesi varlığı açısından çok önemli. Nitekim PKK'nın Kandil'deki yöneticileri bir süredir 'bunları misliyle ödeteceğiz' yönünde mesajlar veriyorlar ve yeni saldırılara işaret ediyorlar. Öte yandan Duran Kalkan iki gün önce içinde Türk solu bağlantılı örgütlerin olduğu 9 isim sayarak bunlarla birleştiklerini ve bir terör ittifakı oluşturduklarını açıkladı.
Burada Güneydoğu'da bu kadar zarara uğratılan bir örgüt nasıl ülkenin başkentinde böyle bir saldırı yapabilir, bu nasıl güç kaybetmek, sorusu sorulabilir. Bu sorunun cevabının peşine düştüm ve güvenlik bürokrasisinin önemli isimleri ve terör uzmanlarıyla konuştum. Söyledikleri şu: Bu tip eylemler illa bir örgüt çok güçlüyken yapılmaz. PKK'nın büyük şehirlerdeki eylemlerine yönelik güneydoğudaki savaşçı kadrolarının dışında ayrı bir yapılanması var. Orada zayıflamak bu yapılanmayı etkilemiyor. Üstelik büyük güçlerin müdahil olduğu böyle bir tabloda bomba ve silah temin etmek de daha kolay.
Evet, buradaki büyük güçlerle birlikte işin bir de dış boyutuna geliyoruz. Bu saldırıyı PKK yapmış dahi olsa böyle bir saldırı yüzde 100 yerlidir demek çok zor. Zira PKK giderek daha da çok taşeronlaşan bir örgüt. Suriye'deki savaşın bir bileşeni olduğu, oradaki uzantısı PYD/YPG'nin DAEŞ'e karşı ABD ve Rusya tarafından müttefik olarak kullanılması meseleyi daha karmaşık hale getiriyor. Kısacası PKK'nın Türkiye'yi karıştırmak ve zayıflatmak için dışarıdan ihale aldığı açık. Peki, ama bu ihaleyi neden şimdi, yeniden ve Ankara'da alıyor? Bunun farklı açıklamaları olabilir. Akla gelen ilginç bir detay bu Ankara saldırısının da, 17 Şubat'taki Ankara saldırısının da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Azerbaycan'a yapacağı kritik ziyaretin hemen öncesinde gerçekleşmesi. Bu ziyaret Azerbaycan doğalgazını Avrupa'ya taşıyacak TANAP projesinin 2018'e çekilebilmesi için bir takım imzaların atılmasını içeriyor. Ve bu proje hayata geçtiğinde bu Rusya'nın gazda önemli oranda by pass edilmesi anlamına geliyor. Ve saldırılar nedeniyle
ikinci kez cumhurbaşkanı seyahati ertelemek durumunda kaldı. Yani akla Rusya ve İran parmağı geliyor. Elbette soruşturmalar devam ediyor. Maalesef olan giden canlara oldu. Türkiye büyük bir hızla destabilize edilmeye çalışılıyor ve bunun arkasında başta Rusya olmak üzere büyük güçlerin olma ihtimali kuvvetli. Buna karşı bizim vereceğimiz cevap belli: Kuvvetli bir şekilde kenetlenmek ve hayata daha da sıkı sarılmak…