Türkiye çok zor bir tablonun içinde bölgenin en güçlü ve istikrarlı aktörü olarak hem ayakta kalmak hem de pozisyonunu korumak zorunda. 17 Şubat Ankara saldırısı tıpkı Temmuz 2015 Suruç gibi, ekim 2015 Ankara gibi, Ocak 2016 İstanbul gibi tam da Türkiye'nin bu özelliklerini yani güçlü ve istikrarlı bir aktör olmasını sabote etmeye yönelik bir saldırıydı. Bunun Suriye'deki savaştan bağımsız olmadığı, oradan doğup bize saplandığı açık.
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın da köşesinde hatırlatmış: 10 Şubatta Amude'de kaydedilen YPG videosu Ankara saldırısına ve YPG'nin stratejisine ışık tutmak için çok önemli. O videoda deniyor ki: ' Biz Amude halkı olarak tüm güçlerimizle Asayiş, YPG, YPJ, HPJ, tüm imkânlarımızla kuzeydeki halkımıza destek vereceğiz. Artık sınırları tanımıyoruz. Amude Nusaybin'dir. Amude Cizre'dir. Amude Diyarbakır'dır. Çizilmiş sınırları kaldıracağız. Kuzeydeki halkımıza destek vereceğiz. Birinci sorumlu olarak halkımıza karşı soykırım yapan AKP ve Erdoğan'ı görüyoruz…' Bu tüyler ürpertici video yalnızca Ankara saldırısının YPG ile apaçık ilişkisini gözler önüne sermekle kalmıyor, aynı zamanda Güneydoğu'da PKK'nın saldırılarının nasıl YPG ile iç içe geçmiş olduğunu da kanıtlıyor. Bu tartışma götürmeyen bir video.
ABD ve AB'nin bunun üzerine PYD'ye yönelik söylemini değiştirmesi, en azından PYD'ye YPG'yi kontrol altına alması konusunda ciddi bir baskı uygulaması şarttır. Suriye'nin içindeki savaştan faydalanıp, DAEŞ'e karşı pozisyon alıyorum kılıfı altında PKK'nın Suriye uzantısı açıkça Suriye'deki savaşın ateşini adım adım Türkiye'ye sıçratıp çıkacak kaostan Türkiye'den Kürtleri ayırmaya gidecek bir ayaklanma ve Türkiye'yi Suriyelileştirme planlıyor. Böyle rahatça telaffuz edilen, bir terör örgütünün ajandası haline gelen bu tehlikenin siyasi temsilcisi ile Türkiye'nin uzlaşması nasıl beklenebilir?
Geçtiğimiz Perşembe günü New York Times'ta Suriye'deki savaşın gelişimi ile ilgili detaylı bir analiz yayınlandı. O analizde farklı cepheler alt alta sıralanmış. Alt grafiklerden biri 'Erdoğan vs Kürtler' diyor. Bu fevkalade yanlış bir sınıflandırma! Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti savaşın başından beri kategorik olarak Kürtlere karşı olmadı. Öyle olsa Salih Müslüm ile Ankara ilişki kurar mıydı? Ya da Kobani'nin düşmesini önlemek için Barzani'nin askerlerinin geçeceği koridoru açar mıydı? Türkiye PKK içeride çözüm sürecine rağmen terörü başlatınca ve bunun Suriye'de PYD-YPG tarafından desteklendiği ortaya çıkınca Türkiye kendini korumak için YPG ve onun siyasi uzantısı PYD'ye karşı pozisyon aldı. Tarihin yanlış yazılmaması için bunun dünyaya çok açık bir şekilde anlatılması gerekiyor. Bunu anlatmak için de yukarıdaki video esasen her şeyi özetliyor.
Ha bundan sonra Türkiye'nin pozisyonu değiştirilemez bir pozisyon mudur? Şayet ABD ve Avrupa, PYD'yi kıskaca alır ve YPG üzerinde nüfuz kullanmasını sağlayabilirse, Rusya'yı ikna edip Türkiye üzerine oynamaya çalıştıkları oyunun askeri ve finansal desteğinin kesildiğinin garantisi verilebilirse, PKK'nın kaynakları kesinkes kurutulursa her şey her zaman yeniden konuşulabilir…