DAİŞ'in gelmiş geçmiş bütün terör örgütlerinden temel farkı medyayı kullanma biçimi. Öncekiler için medya kendi ürettikleri şiddeti aktaran bir dış faktördü. DAİŞ ise kendi medyası olan, medya gücüne savaş gücünden daha çok önem veren, Batı'nın medya dilini çok iyi bilen bir örgüt. Bunun hangi boyutta olduğunu anlamak için geçen hafta Washington Post'ta yayınlanan bir yazı dizisini tavsiye ederim.
Greg Miller ve Suad Mekhennet'in farklı ülkelerde DAİŞ militanlarıyla konuşarak, hapishanelere girerek ve sahada araştırma yaparak hazırladıkları 'Halifelik ile Yüzleşmek' adlı dosyaya göre DAİŞ'in en önemli 'departmanı' medya. Daha doğrusu DAİŞ'i diğer tüm terör örgütlerinden ayıran ve bu günkü gücüne ulaştıran temel faktör medyayı kullanma şekli.
Fas'ta bir hapishanede tutulan bir 'DAİŞ kameramanının anlattığına göre sistem şöyle işliyor: Önce üzerinde 'İslam Devleti'nin amblemi olan bir kâğıt geliyor. O kâğıtta yalnızca mekân ismi oluyor. Ne çekileceği gidilince anlaşılıyor. Bazen o mekânda atış talimi yapan savaşçılar oluyor bazen de büyük bir katliam.
Habere yansıyanlara göre örgütün çok geniş bir medya departmanı var. Bu departmanı, içinde en az bir Amerikalının bulunduğu yabancılar yönetiyor. Hepsi medya sektöründe çalışmış.
Bu departmanda görev almış eski DAİŞ militanlarına göre medya örgütün en prestijli bölümü. Burada çalışanlar savaşçıların üzerinde bir statüye sahip. Karar mekanizmalarında yer alıyorlar. İyi maaş, statü ve olanaklar elde ediyorlar. Savaşçılar onlara gıpta ediyor.
Gazetecilere konuşan DAİŞ militanı Ebu Hacer'e göre örgüt özel bir medya programı eğitimi veriyor. Kendisi de bu eğitimi almış. Film çekimi ve prodüksiyon üzerine olan eğitimin ardından ona bir Canon kamera, bir de Samsung Galaxy telefon verip Rakka'ya göndermişler.
Burada örgüte katılanların hayatlarının tümüyle nasıl değiştiğine de bakmak gerek. Mesela Ebu Hacer Rabat'ın bir gecekondu semtinde suyu akmayan bir evde ailesiyle sefalet içinde yaşarken DAİŞ'in medya koluna katılınca hep beraber Rakka'ya taşınmışlar, aylık 700 dolar maaş, bahçeli bir villa ve araba sahibi olmuşlar. Yemek, giysi vs. masrafları hariç. Üstelik 'İslam Devleti' onları vergiden de muaf kılmış.
Anlatılanlar adeta 'vaat edilmiş topraklar' olarak tasvir edilen bir bölgede DAİŞ'in yönetici kadrosu ve medya takımı ile bolluk içinde yaşadığını gösteriyor. Kendi bölgelerine girerken kameralarını ve fotoğraf makinelerini teslim ediyor ve sanki normal bir mesaiden gelmiş gibi evlerine gidiyorlar. Washington Post'a konuşan teröristler sanki içlerinde yaşadıkları vahşeti bir Hollywood filmi gibi izliyorlar. Onun bir parçası oldukları halde ona ait değillermiş gibi…