5 aydır birçok açıdan büyük bir tıkanma yaşayan Türkiye, Pazar günü yapılan seçimle çok ilginç bir fotoğraf ortaya koydu. 7 Haziranda yapılan seçimler Ak Parti'nin oylarının yüzde 41'in altına inmesi ile sonuçlanmış, sandıktan hiçbir parti tek başına iktidar olarak çıkamamıştı. O seçimin kilidi HDP'ydi. Kürt siyasi çizgisinden gelen bir parti ilk kez bağımsız adaylarla değil, parti olarak seçime girme kararı almış ve Ak parti karşıtı cephenin açık desteği ve Kürtlerin kimlik siyasetine alan açmak istemesi ile HDP yüzde 13 alarak barajı yıkmıştı.
Daha sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu koalisyon görüşmelerine başladı. Ancak bu sırada IŞİD'in Suruç saldırısını fırsat bilen PKK, terörü yeniden başlattı. Geçen 5 ayda birçok şehit ve PKK'ya yönelik çok sayıda operasyona tanıklık ettik. Bu arada HDP eline geçen yüzde 13'lük güçle bazı ilçelerde özerklik ilan etmeye kalktı. PKK, Cizre ve Diyarbakır'ın belli bölgelerinde hendekler kazarak adeta bir savaş başlatmak istedi ve HDP bu şiddete karşı koyma siyaseti yerine bu şiddete adeta kalkan olma siyaseti güttü. Hâlbuki kendine gelen yüzde 13 oyu doğru okusa bu günkü tablo böyle olmayabilirdi…
İşte böyle bir siyasi çözümsüzlük ve çatışma ortamı ile 5 ay geçirdi Türkiye. Partiler arası görüşmelerden bir koalisyon için anlaşma çıkmaması ve PKK terörünün geri dönmesi ile zor bir ortamda Türkiye yeniden seçime gitti. Sonuçlar Ak Parti'nin 2011'deki tarihi oyunun dahi üzerine çıktığını gösterdi. 13 yıldır iktidarda olan Tayyip Erdoğan'ın partisi Ak Parti bu kez de Ahmet Davutoğlu'nun başkanlığında yüzde 49,4 almayı başardı. Peki, bu kadar kısa sürede bu oylar nasıl Ak Parti'ye döndü? Kimler neden yine bu partiye oy verdiler?
Hem 7 Haziran'ın hem de 1 Kasım'ın kilidi esasen Kürt seçmen oldu. 7 Haziran'da HDP'ye siyasi çözüm için ehliyet veren Kürtler bunun karşılığında HDP'nin Kürt sorununda siyaset değil şiddete teslim olması ile yeniden Ak Parti'ye döndüler. Son derece rasyonel bir biçimde Ak Parti'ye çözüm süreci masasına dönmek için yeniden kredi açtılar. Öte yandan HDP'yi de mecliste tutarak 'hizaya gel ve çözüm için siyaset yap' dediler.
Diğer yandan 7 Haziran öncesinde MHP çözüm sürecini araçsallaştırmış ve milliyetçi muhafazakar seçmenin hassasiyetlerini uyarmıştı. O nedenle Ak Parti'den MHP'ye bir kayış olmuştu. Halbuki 7 Haziran'dan sonra MHP lideri Devlet Bahçeli yükselen oylarına rağmen hiçbir şekilde siyasetin önünü açıcı bir pozisyon almadı. Diğer partileri koalisyon yapmaya ve böylelikle HDP ile yan yana getirmeye zorladı, işi yokuşa süren bir takım engeller çıkardı. Bu tavır da seçmen tarafından cezalandırıldı. MHP'ye giden oyların önemli bir kısmı Ak Parti'ye geri dönmüş görünüyor. Rakamlar da bunu doğruluyor. Öte yandan Ak Parti'deki 9 puanlık artış bu iki seçmen grubunun toplamından daha fazla. Necmettin Erbakan'ın geleneğini devam ettiren Saadet Partisinin tabanı da böyle bir tabloda Ak Parti'yi iktidara taşımak için oylarını bu partiye kanalize etmiş, yaklaşık yüzde 1 de böyle gelmiş görünüyor. Öte yandan 7 Haziran seçimlerinde bir kısım Ak parti seçmeninin farklı sebeplerle sandığa gitmediğini biliyoruz. Herhalde aradaki süreçte yaşananlar ve belirsizlik bu kitleyi de bu kez sandığa taşımış, partilerine yaptıkları uyarıyı ertelemeyi daha yerinde bulmuşlar.
Kısacası 1 Kasım seçimleri HDP'nin 7 Haziranda kazandığı oyların yaklaşık yarısını kaybettiği, MHP'nin de aynı şekilde dramatik bir düşüş yaşadığı, CHP'nin ise yerinde saydığı sonuçlar doğurdu. Seçmen büyük bir sağduyu göstererek Ak Parti'nin yürüyüşüne devam etmesini istedi. Bu esasen Türkiye'deki seçmenin ne kadar akılcı davrandığını gösteriyor. Sandık olan bitene karşı siyasilere çok ince ve keskin mesajlar verdi. Acaba son zamanlarda akıl almaz duygusal savrulmalar yaşayan bir takım aydınlar çoğu zaman küçümsedikleri halkın sağduyusu karşısında utanmışlar mıdır?
Böyle bir sonuçtan sonra artık Türkiye'de 4 yıl seçim görünmüyor, bir kez daha güçlü bir Ak Parti iktidarı ile devam edilecek. Ben bu günden itibaren kutuplaşmanın azalıp, Ak Parti karşıtı kesimlerin artık iktidarı içlerine sindirip, Ak Partinin de yeniden özgürlükçü ve reformist damarına sarılarak Türkiye'nin kaldığı yerden ilerlemesine devam etmesini umuyorum…