Paris'te Cuma gecesi art arda yaşanan katliamlarla birlikte DAİŞ artık dünyanın karşı karşıya bulunduğu en büyük tehdit olduğunu net bir şekilde ortaya koydu. Son derece Batılı bir akılla yönetilen, modernist, kapitalist ve Batı'nın silahlarıyla silahlanarak Batı'yı vuran bir akılla karşı karşıyayız.
DAİŞ kendine İslam Devleti diyor. Lideri el-Bağdadi 1971 doğumlu. Bağdat Üniversitesinde eğitim görmüş ve Irak'taki Amerikan Hapishanelerinde işkencelerden geçmiş. Kaynaklar onun radikalliğini bu sürece bağlıyor. Ancak şu bir gerçek ki Zerkavi'nin ölümünden sonra Bağdadi'nin liderliği ile DAİŞ strateji ve hedef değiştiriyor. Temeli Selefiliğe dayanan el Zerkavi'nin liderliğinde başlayan grup 2010'da el Bağdadi'nin lider olması ile önce ismini 'Islamic State of Iraq ( Irak İslam Devleti) olarak değiştiriyor, daha sonra Suriye'ye uzanıyor. Temel hedefi İslam'ı tüm dış etkenlerden temizleyip yeniden Hilafeti kurmak. Yani en azından lider kadrosu amacını böyle tanımlıyor ve bu amaç için Batı'nın sömürgecilik tarihi başladığından beri ezdiği Müslümanların torunlarını kullanıyor. Onların öfkesi DAİŞ'in bitmek bilmeyen savaş gücünü sağlıyor.
Gördüğüm kadarıyla Batı böyle bir canavara karşı hala Müslümanlara gösterdiği o kibirli tavrı gösteriyor. DAİŞ'i akıl olarak küçümsüyor, sadece vahşet olarak tanımlıyor. Hâlbuki bu tehlike ile baş etmek için öncelikle onu anlamak gerek.
Bu konu üzerine çalışan birçok uzman var. Ben özellikle Loretta Napoleoni'nin Türkçe 'ye 'İslam ve Modern Cihad' olarak çevrilen kitabını okumanızı tavsiye ederim. Napoleoni DAİŞ'in el Kaide'den temel farklarını, el-Bağdadi'nin stratejisini ve bu strateji doğrultusunda örgütünü bu noktaya nasıl getirdiğini son derece açık ve basit bir dille anlatıyor.
DAİŞ bir terör örgütünden çok daha öte bir yapılanmaya sahip. Bir terör devleti; bayrağı var, para birimi var, adı konmamış bakanlıkları dahi var. Önemli bir özelliği ele geçirdiği bölgelerden çok ciddi vergi toplaması ve kendi kendini çevirebilmesi. Muazzam bir paranın üzerinde oturuyor ve Sünni ezilmişliğini kullanarak yayılmaya devam ediyor. Esasen köktendinci ancak öte yandan metotları son derece modernist. Bir yandan İslam'ın özüne dönme iddiasında öte yandan İslam'a tamamen aykırı.
'Bir insanın ölümü insanlığın ölümüdür' diyen şefkat ve merhamet dini olan İslam'ın temel felsefesine taban tabana zıt her şeyden önce. O nedenle duygusal olarak 'bu işin Müslümanlarla ilgisi yok' diyoruz. Kendimizi kandırıyoruz. Elbette bu vahşetin, bu terörün dinimizle ilgisi yok ama Batı'nın sömürgeciliği başladığından beri sürekli aşağılanan, sürekli dövülen, sürekli yenilen Müslümanlarla ilgisi var.
DAİŞ onların öfkeleri ile DAİŞ oldu. Ve yaptığı saldırılar bu öfkenin yanına bir de zafer hissini ekliyor. Karşımızda kaybedecek hiçbir şeyi olmayan ve nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan bir topluluk var ve şayet bu şiddeti önlemek adına Müslümanları hedef alıcı önlemler alınırsa bu topluluk daha da büyüyecek.
Batı'nın sınavı esas şimdi başlıyor. Akıldan uzaklaşmamayı başarırsa, anlamaya çalışıp, çözüm yolları ararsa bir şeyler değişebilir. Unutmayalım, anlamak hak vermek demek değildir…