Paris'in göbeğinde Charlie Hebdo'ya yapılan saldırı tek bir kavramla tanımlanabilir: İnsanlığın sonu. Ancak maalesef bu korkunç, bu zalim, bu hepimizi insanlığımızdan utandıran hadise sürpriz değil. Bir süredir dünya alarm veriyor. El Kaide'nin eli kanlı eylemleri, IŞİD'in kafa kesme görüntüleri, Boko Haram'ın toplu katliamları… Batı Müslümanları marjinalize etme kolaycılığına kaçmadan kendine sormalı: Neler oluyor?
Charlie Hebdo'da öldürülen çizerler 68 ruhunu temsil ettiklerini söylüyorlardı. Öyleydi de. Yıkıcı, kutsalı olmayan, esasen tek kutsalın ifade özgürlüğü olduğunu söyleyen ve her şeyi ifade özgürlüğü olarak gördüklerini iddia eden insanlardı. Tabii zamanla sistem karşıtı olarak çıktıkları Fransa'da sistemin bizatihi kendisi haline geldiler. Ancak onlar prensiplerini 'tabumuz yok, kutsalımız yok, sonuna kadar ifade özgürlüğü' diye tanımlarken Paris'in banliyölerindeki Müslüman gençler bunu küstahlık, asimile edilemeyen tek şey olan inançlarına saldırı olarak alıyorlar. Ben bu 'paralel algıları' bu gün karşı karşıya olduğumuz bunalımdaki kilit mesele olarak görüyorum. Maalesef bu ikilik, bu giderek açılan mesafe bir ur gibi büyüdü ve İslam'ı kullanarak karanlık bir olgunun doğmasına yol açtı. El Kaide de, IŞİD de, Boko Haram da bu nedenle ortaya çıktı. Batı'ya ekmek için gelen alt sınıf Müslümanlar eşit birey olarak görülmediler, muhatap alınmayacak, alınması için değişmesi gereken varlıklar olarak algılandılar Batı'nın gözünde. Bu da aşağılık hissini palazladı. Filistin'e bombalar yağarken Batı'dan çıt çıkmaması ile büyüyen, Mısır'da Sisi'nin tankları çocuk kadın demeden insanların üzerine sürülürken Batı'dan gelen tebrikle ölümcül hale gelen bir kısırdöngüye dönüştü.
Söz konusu olan, kayıp bir kuşağın karanlık güçler tarafından ele geçirilmesi esasen. Problemi çözmek için bu kayıp kuşağı ortaya çıkaran sebeplerle Batı'nın hakiki anlamda yüzleşmesi gerek. Ama öyle her zaman yaptığı gibi onları kendine benzemeye çağırarak, anlamak yerine 'terbiye etmeye kalkarak' değil. Bu kangrenin, bu kayıp kuşağın ortaya çıkışının kendi kibri ve yukarıdan bakan tavrı ile ilintili olduğunu görerek.
Tabii İslam dünyasının da çıkarması gereken dersler var. Bence her şeyden önce aşağılık kompleksinden kurtulması ve apolojetik tavrını bir kenara bırakması şart. Paris'teki vahşet, Boko Haram'ın toplu kıyımları ya da IŞİD'in kafa kesmeleri yüzünden Müslümanların özür diler tavra girmesi tam da bu şiddeti İslam'la bağdaştırmak isteyenlerin istediği şey.
Onun yerine İslam coğrafyasının neden bu denli kanadığı ile ilgili bir iç sorgulama geçirmesi gerekir. Batı ile kurulan ilişkiden başlayarak, özne olmamanın ya da olamamanın sebeplerine girerek, ama hep sorumluluğu başka yerde aramayarak…