Türkiye iki seneyi aşkın bir süredir Kürt sorununu kökten çözmek için çok önemli bir süreç yürütüyor. Ak Parti Hükümeti'nin ve PKK lideri Abdullah Öcalan'ın kararlılığı sayesinde ilk kez kamuoyunun önünde cesur adımların atıldığı, 10 yıl önce hayalini dahi kuramadığımız görüşmeler yürüyor. Üstelik bunlar hem PKK hem yurt dışı hem de Türk devleti içinden ciddi provokasyonlara rağmen oluyor.
En son Kobane'de IŞİD'le karşı karşıya gelen YPG bahane edilerek bu süreç baltalanmaya çalışılmış, bu nedenle 6-7 Ekim'de çıkan olaylarda 40'dan fazla kişi hayatını kaybetmişti. Son olarak da hem PKK/HDP cephesi hem de hükümet cephesinden yapılan 'süreç çok önemli bir aşamaya geldi' açıklamasından sonra Cizre'de 3 kişinin hayatını kaybetmesi yine kafalarda soru işaretleri yarattı. Madem her şey iyi gidiyor bu insanlar neden ölüyor? PKK samimi değil mi? Yoksa Öcalan PKK'ya hâkim değil mi? İşler o kadar iyi gitmiyor da hükümet olanı başka türlü mü yansıyor? Sorular muhtelif. Gelin çözüm sürecinde arka kapılar ardında neler oluyor ona bakalım…
Bu süreci yakından izleyen ve geçmişte de sorunun çözümü için devreye girmiş olan Öcalan'ı yakından tanıyan yazar İlhami Işık Hürhaber.com adlı internet sitesinde yayınlanan yazısında şöyle tanımlıyor olanı:' Özgüvenini artırmış, ekonomisini güçlendirmiş, siyasal istikrarını meşru bir zeminde tutturmuş bir devlet ile askeri değil siyaseten kazanımlar elde etmiş Kürtler arasında artık barışın ve müzakerenin çok daha gerçekçi, yalansız yanlışsız sürdürülme imkânı ortaya çıkmıştır. Bu bir müzakere sürecidir. Eksikleri, fazlalıkları, yanlışları olan bir süreçtir. Ve asla en sonda söylenecek olanları en başta tartışmanın aracı değildir… İmralı'nın hazırlamış olduğu ve daha evvel Kandil'in karşı çıkacağı argümanıyla boşa çıkarılmak istenen müzakere taslağının tüm KCK yapılarının ortak kararıyla İmralı'yı (Öcalan'ı) destekleme olarak deklare edilmesi…'
Kısacası İmralı örgüte ve HDP'ye hâkim olduğunu son 2 hafta içinde o cepheden verilen mesajlarla kanıtladı. Hükümet de başta Başbakan Davutoğlu ve yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın açıklamaları ile kararlılığını bir kez daha hatırlattı. Hatta HDP ve hükümetin ortak açıklama yapacağı da söylendi. Dolayısıyla Cizre'de yaşanan hadiseyi giderek marjinalleşen provokasyon girişimi olarak görmek gerekiyor. Hükümetten bu olaydan sonra hemen gelen 'süreçte kararlıyız' açıklaması bunun kanıtı.
30 yıldan fazla süredir devam eden bir sorunun bir iki yılda çözülmesi bekleniyor. Hâlbuki İngiltere'de örneğin çok daha uzun sürmüştü benzer bir süreç. Bu süreci kuşbakışı değerlendirmek gerek. Her provokasyonda provokatörlerin ekmeğine yağ süren karamsarlığa kapılmaktan kaçınmalıyız. Maalesef inişler ve çıkışlar olacak hatta bazen inişler üst üste gelecek ama önemli olan ana gidişe bakmak ve oraya baktığımızda taraflarda kararlılık ve yeni bir aşama görülüyor.