2-3 Aralık'ta İzmir'de Avrupa Birliği Komisyonu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ev sahipliğinde 'Kadınların Yetki ve Karar Alma Mekanizmalarına Katılımı' başlığı ile bir çalıştay düzenlendi. Bu çalıştaya Kadın ve Demokrasi Derneği'ni (KADEM) temsilen katıldım. Bu yazıyı ise elbette usasabah.com yazarı olarak yazıyorum. Söyleyeceklerim beni bağlayacaktır.
Öncelikle etkinliğin isminden başlayalım. Bu bir çalıştay değil, paneldi. Bir panel olarak bile iyi organize edilmemişti. Neden?
1. Konuşmacılar oturumlara düzensiz bir şekilde ve sık aralıklarla yoğun olarak dağıtılmıştı.
2. Konuşmacılar arasında süreyi kullanma konusunda ihlaller yaşandı.
3. Avrupa Birliği'nden gelen bazı davetlilere farklı oturumlarda iki kez söz verilmişti.
4. Oturumlar iyi yönetilmediği ve çok insan konuşsun toplamda hiç bir şey söylenmesin şiarı ile hareket edildiği için genel olarak soru-cevap kısmı es geçildi. Konuşmalardan sonra yapılacak istişareler 'çalıştayları çalıştay' yapan en önemli kısımdır ama bizler konuşma yaptık ve dinleyicilerden gelen tepkileri toplantıdan sonra ikili görüşmeler eşliğinde dinleyebildik.
5. Toplantı sonunda ortaya hiç bir somut proje çıkmadı, yine bir toplantı dilek ve temenniler ile sona erdi.
Herhangi bir rapor yazılması, herhangi bir konunun odaklanılarak tekrar istişare edilmesi söz konusu olmadı.
Toplantının tek kusuru çalıştay gibi çalıştaya benzememesi değildi maalesef. 'Büyüklerimizin' ve bazı vekillerimizin 'İzmir'den bir ses yükselecek, tarihi bir dönüm noktası olacak' şeklinde konuşmaları ile başlayan oturumlarda ilk gün milletvekilleri ve önemli zevat konuşup hızla ayrıldılar. Bizler her zamanki gibi sevgili siyasetçilerimizi dinlemiş ve onların oradaki âlî bulunuşları ile dikkatleri toplantının üzerine çekmiş ve kendilerine iyi birer dinleyici olmuştuk. Bu tarz, 'ben konuşayım herkes dinlesin ve hiçbir şeyi istişare etmeye gerek' yok tavrını adı çalıştay olan bir etkinlik için çok otoriter bulduğumu belirtmeliyim.
Siyasetçilerin sonu hiç bir yere varmaz, şunu yaptık bunu ettik icraatından öteye gitmez klişe konuşmalarının üzerine konuşan pek çok konuşmacı da bizlere rakamlar vermekten başka bir içerik sunmadı. Belli ki katılımcıların aklına kadın katılımı denildiğinde; parlamentoda şu kadar kadın var, şirketlerde yüzde şu, sendikada oran bu, yargıda tablo şöyle vs. tarzında istatistikler geliyor. Bu istatistikleri de zaten çok kapsayıcı bir şekilde ilk günkü oturumlarda Prof. Dr. Yıldız Ecevit harika bir sunumla ve bu rakamların ne anlama geldiğini de izah ederek vermişti. Geri kalan anlatımlar bu rakamların defaten altının çizilmesiydi.
Hemen belirtelim son derece dolu içerikli sunumlar da olmakla beraber, sunumların pek çoğu, içerikten yoksun, yeni bir tartışma açmayan, daha evvelki sunumlara gönderme yapmayan, rakamları, istatistikleri tekrar ederek yapılması gerekenler listesini okuyan sunumlar oldular. Ulu önderimiz Atatürk'den alıntılarla başlayan konuşmalar 'kadınlara seçme seçilme hakkının verilmesi' haftasının sevinci ile devam ederken kadın konularında hala nerelerde gezindiğimizi düşündüm.
Organizasyonu yapanlardan kaynaklanabileceğini düşündüğüm bir durum daha vardı: katılımcı eksikliği. Toplantının ikinci günü artık 'önemli zevat' da aramızdan ayrıldığı için katılım yok denecek kadar azalmıştı.
Etkinliğin benim için en güzel yanı tüm katılımcıların ayrı ayrı selamladığı her programın coşkulu izleyicileri, demokrasinin en demokratik birimi kadın muhtarların varlığı idi. Türkiye'nin dört bir yanından gelmiş muhtarlarla tanışmak, onları dinlemek benim için çok ufuk açıcı oldu. Lakin dediğim gibi etkinlik genel olarak çalıştay formatında olmadığı için karşılıklı teatide bulunmak ve adımlar atmaksa mümkün olmadı.
meryemilayda@gmail.com
@miailayda