Önümüzdeki günlerde Başkan Obama, Suriye'ye müdahale gerekçelerini halka anlatmayı planlıyor. Altını çizeceği mesaj ise operasyonun sınırlı olacağı… Peki, Suriye'ye Obama'nın planladığı gibi sınırlı bir operasyon olursa ne olur?
Operasyonun sınırlı olmasının sebeplerinden birisi Obama'nın kimyasal silah saldırısını bir kırmızıçizgi olarak çizmişken diğer Batılı ülkelerden aradığı desteği bulamamış olması. Ayrıca iç politikada evvelden verilmiş sözler ve halk nazarında Irak, Afganistan tecrübesi… Geçen hafta sonu AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, AB Dışişleri Bakanlarının BM raporunu beklediğini beyan etti. AB, saldırıyı kınadı ve politik mücadele çağrısı yaptı. Kimyasal silahların BM gözetiminde Rusya'ya teslim edilmesi, geniş çaplı bir silah ambargosu, Cenevre Görüşmeleri kastedilen politik adımlardan bazıları… Bu adımların atılması için ise yakın zamanda bir kimyasal saldırı yapılmış olmasına ve BM raporunu beklemeye gerek yok.
Gelelim BM raporuna... AB üyesi devletler müdahaleye destek için 'bekleyelim', dedi. Lakin unutmayalım bu raporun kimyasal silahları hangi tarafın kullandığını belirtmeme olasılığı da var. En son dün, Almanya Milli istihbaratı kimyasal silahları rejim kullanmıştır, ama emri Esed vermemiştir şeklinde bir istihbarat paylaşımı yaptı. BM raporundan da bu sebeple net bir sonuç çıkmayabilir. Kimyasal silahların kullanıldığı ama kimin tarafından kullanıldığı netleşmezse AB ülkeleri tekrar bir pozisyon belirlemek durumunda kalacaklar. Bu durum ayrıca acil çağrı yaptıkları politik yolların işletilmesi seçeneğini de etkileyecek. Dışişleri bakanları toplantısında çekincelerini dile getiren İspanya, İtalya gibi ülkeler zaten hâlihazırda elle tutulur politik bir tepki de vermedikleri için aslında her şeyin en baştan düşünülmesi gerekecek.
Sınırlı müdahale = Sınırlı çözüm
Elbette BM raporunu bekleyen tek aktör AB değil. Rusya, bir yandan Akdeniz'e gemi gönderirken bir yandan da müdahale karşısında diplomatik tavır almak için raporu beklediğini söylüyor. Arap Birliği de atılacak bütün adımlarda sorumluluğu Güvenlik Konseyi'ne havale etmiş durumda. Birlikten bir tek Suudi Arabistan destek veriyor. Bu da hiç şaşırtıcı değil. Mısır darbesine darbe diyemeyen müttefik Arabistan halleri… Mısır ve Suriye meseleleri ve bu iki konuya gösterilen farklı tepkiler belki birbirinden bağımsız gözükse de aslında bölgenin geleceği için çok önemli. Küresel aktörlüğü Suriye meselesinde test altında olan Amerika'nın, İsrail'in güvenliğine endeksli ve birbirine zıt Mısır ve Suriye perspektifi bölge halklarının ileride Amerika ile ilişkileri açısından oldukça sıkıntı doğuracak. Mısır'da darbeye destek veren bir Amerika imajına, operasyonun sonuçlarına bağlı olarak Suriye'de durumu kötüleştirmiş bir Amerika imajı eklenebilir. İşte bir yığın karmaşık denklem, Ortadoğu'ya yeni bir müdahale istemeyen Amerikan halkı ve mütereddit Batılı devletler arasında Obama'nın bulduğu çözüm: sınırlı müdahale.
Lübnan, Türkiye, İsrail ekseni
Sınırlı bir müdahale söz konusu olduğunda kimyasal silah ateşleme merkezlerini cımbızla seçip ayıklamak ve vurmak diye bir şey yok. Müdahalenin bu kadar uzun süre bu kadar geniş tabanlı konuşulması zaten Esed'in güçlerine yeni konumlandırma süresi vermiş olmalı. Her ne kadar askeri hedefler dense bile Şam, Halep gibi tarihi şehirlerin karmaşık labirent dokusunu unutmamak lazım. Böyle bir operasyon başlangıçta hedeflenen verimi vermeyebilir. Bu da Şam güçlerinin tepki verme olasılığının artması demektir. Tepkinin ise nereye ve ne şekilde verileceği meçhul. En kötü senaryo Türkiye, Lübnan ve İsrail'in savaşa çekilmesi olabilir.
Olası bir Amerikan müdahalesine Esed'in cevap vermeyeceği de söylenenler arasında. Zaten, Esed'in rejiminin kendisini savunmaktaki çaresizliğinin en önemli göstergesi, kimyasal silah kullanmış olması. Lakin bu çaresizlik Esed'i üç dört aktörlü bir oyun kurmak istemeye götürebilir. Böyle bir aksiyona karşı caydırıcı olabilecek tutum sınırlı bir operasyon değil. Uluslararası toplumdan destek almış geniş katılımlı bir operasyon ancak üç dört aktörlü bir savaş riskini azaltabilir.
Uluslararası toplum ütopyası
Şu soruyu sormakta da fayda var: Uluslararası toplum müdahaleden neden çekiniyor? Aslında devletlerin haksız sınır ihlalleri, bölgesel agresyon, toplu katliam gibi fiillerine uluslararası toplumun tepki vermesi Cemiyet-i Akvâm'dan beri konuşulan bir konu. Lakin prensipte alınan kararlar, çizilen çerçeveler her zaman kâğıt üzerinde kalmış. 1931'deki Mançurya işgalinden başlayıp Almanya ile devam eden süreçte uluslararası toplumun tepkisi ancak basit ambargolar ve kınamalar düzeyinde kaldı. Savaş sonrası dönemde ise müdahaleler çıkar eksenli bir yol izledi. Libya, Somali, Kosova örneklerinde yaşananları yakın tarihten hatırlıyoruz. Bugün BMGK'dan bir karar çıkmaması halinde 'çekingen gönüllülerin' ucu açık operasyonu söz konusu olacaktır. Ve siyasi hedefi açık açık belirlenmemiş bir operasyonun da başarı şansı oldukça düşüktür.
Bu operasyonun başarısı bir yana bizler gittikçe inandırıcılığını kaybeden 'uluslararası toplumun' krizler, ihlaller karşısında ne yapabileceğini, ne yapması gerektiğini yeni baştan düşünmeliyiz, bu kavramın aslında kâğıt üzerinde bir ütopya olduğunu hatırımızda tutarak…
meryemilayda@gmail.com
@miailayda