7 Ocak'ta yaşanan saldırı gerçekten şoke ediciydi ve bu katliamın hangi olumsuz sonuçlara yol açacağına dair endişeler mevcuttu. Avrupa'nın en büyük Müslüman nüfusuna sahip bu ülkede yaşanacak ağır bir sosyolojik kriz tüm Avrupa ve dünyaya sirayet edebilirdi. Bu durum, zaten hiç de iç açıcı olmayan küresel huzur ve barış dengesi için de kırılma yaratabilirdi.
Nitekim bu tehlike hala ciddi bir biçimde mevcut… Çünkü zaten bu saldırılardan önce de dünya bu açıdan çok ümit veren bir durumda değildi. Ateşe su dökmek adına tayin edici güce sahip büyük ülkelerden anlamlı girişimler gelmiyordu. Suriye'de açılan büyük yara dünyanın gözü önünde dört yıldır büyüyor. Ortadoğu'nun, Suriye ve Irak'tan başlamak üzere, diktatörlüklere kadar bir bütün olarak güçlü/demokratik ülkelerin "kapsamlı" yardımları olmadan içine düştükleri büyük sorunlardan çıkabilme gücü maalesef ki yol denecek kadar az. Mısır halkının bir bütün olarak 40 yıllık diktatöründen demokratik gösterilerle kurtulma süreci ise Mursi'nin Batının alkışladığı bir general darbesi ile trajik şekilde sona erdirildi.
Dönelim Fransa'ya… Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, şapka çıkarılacak bir sağduyu ile herkesin değer verdiği Avrupalılığın temsil ettiği değerlere sahip çıktı ve bu büyük krizi çok iyi yönetti. Terör ile kimlikleri, ta en baştan keskin bir çizgiyle ayırarak kolaycılığa kaçmadı, durumun sertliğinin yarattığı şaşkınlığa kendisini kaptırmadı. Bu güçlü ve ahlaki tavra bir buçuk milyon Fransız (Ve tabii diğer Avrupa ülkelerinden gelen vatandaşlar) büyük destek verdi. Almanya'da ise Şansölye Merkel sağduyulu tavır ve çıkışları ile doğru yönü gösteren bir rehberlik gösterdi.
Bunlar Avrupa medeniyeti için ümit veren güçlü tavırlar. Tabii ki uzun vadeli ve kesin şekilde konuşmak için oldukça erken. Fransa'da ilk seçimlerde kamuoyunun hangi yönde karar kılacağı daha net bir biçimde ortaya çıkacak. Saldırının ilk günleri itibarıyla Marine Le Pen'in güçlendiği söyleniyordu. PEGİDA ise Almanya'da yeni bir fenomen olma yolunda ilerlerken, saldırı bu hareketlere hayat öpücüğü oldu. Ancak ben hiç de ümitsiz değilim. Avrupa'nın sağduyusuna güveniyorum. Doğru liderlik ve alınacak demokratik önlemler, ayrımcılık, izolasyon, otoriter devlete kayışı önleyecektir. Çünkü böyle bir durumda sadece Müslümanlar değil, Avrupa uygarlığı ve demokrasi değerleri büyük zarar görecektir. Herkes bunun Avrupa Birliği projesinin ve Avrupa değerlerinin çöküşünü sağlayacak bir çözülme yaratma potansiyelinin farkında olmalı.
Nitekim Hollande son olarak çok önemli açıklamalar yaptı. Terör karşısında millet olarak bir bütün olunması gerektiğini vurgulayan Hollande, İslam'ın demokrasinin tüm değerleriyle örtüştüğünün altını çizerek, bütün bu acı ve kayıplara aşırıcı fikirlerin neden olduğunu dile getirdi. Yaratılmaya çalışılan bu kaos ortamında dikkatli olmak gerektiğine vurgu yapan Hollande, İslamafobinin Yahudi düşmanlığından farkı olmadığını belirterek, "İslam karşıtlığına da tıpkı anti-semitizm gibi tepki gösterilmeli ve aynı zamanda cezai yaptırım uygulanmalı. Radikalizmin, hoşgörüsüzlüğün ve aşırıcılığın en büyük mağduru Müslümanlar… Müslüman Fransızlar, tüm Fransız halkıyla aynı sorumluluklara ve eşit haklara sahiptir. Laiklik tüm dinlere saygı duymayı gerektirir" dedi.
Avrupa bir bütün olarak bugüne kadar halının altına süpürdüğü göçmenler ve Müslüman vatandaşları ile kurduğu sorunlu ilişkiyi gözden geçirmek için önemli bir fırsat yarattı. Bu kötü olaydan böyle hayırlı bir sonuç bekleyebilir miyiz? Ben böyle olmasını ümit ediyorum. Nitekim Fransa'da ifade özgürlüğünün çifte standart içeren eksikleri de tartışılıyor. Herkes bu katliamı kınarken, ırkçılığa varan bir saldırganlığın ifade özgürlüğü adına kutsanmaması gerektiğini konuşuyor.
Avrupa bu konuda iyi bir sınav verirse, bu sadece Avrupa'yı değil, Ortadoğu, Afrika ve Asya'nın sorunlu çatışma alanlarını da olumlu etkileyecektir.