Yeni yılın ilk saatlerinde, 2 Ocak Cuma günü Başbakan Ahmet Davutoğlu Türkiye'deki gayrımüslim kesimlerin önderlerine bir Noel yemeği verdi. Başbakanlığın Dolmabahçe çalışma ofisinde verilen yemeğe Fener Rum Patriği Bartholomeos, Rum Ortodoks Patrik Vekili Peter Stefanos, Türkiye Keldani Katolik Cemaati Ruhani Reisi Francois Yakan, Süryani Ortodoks Kilisesi İstanbul ve Ankara Metropoliti Yusuf Çetin, Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Prof. Mehmet Paçacı, Türkiye Süryani Katolik Patrik Vekili Yusuf Sağ, Ermeni Katolik Başpiskoposu Levan Zekiyan, Türkiye Musevileri Hahambaşı İsak Haleva, Ermeni Patrik Vekili Aram Ateşyan katıldı. Bu özel buluşmada Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran ve Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem de bulundu. Başbakan Ahmet Davutoğlu temsilcilerin 24/25 Aralık'ta gerçekleşen, ülkenin en kalabalık gayrımüslim toplumu olan Doğur Ortodoks Ermenilerinin ise 6 Ocak'ta idrak edeceği Noel'ini kutlayarak başladığı sözlerine şöyle devam etti: "Bu masa etrafındaki hiçbir geleneği bu topraklara yabancı, bu topraklara sonradan gelmiş bir gelenek olarak telakki etmiyoruz. Azınlık kavramını da bu anlamda ben kullanmamaya dahi bazen özen gösteriyorum. Otantik kültür gelenekleri bağlamında, dini gelenekler bağlamında ülkemizin bütün renklerini barındıran bu tablo bizim için önemlidir. Diğer taraftan da eşit vatandaşlık ilkesi bağlamında da bu tablo önemlidir. Hiçbir zaman biz, yurttaşlarımız arasında yurttaşlık temel ilkesi etrafında bir fark gözetmedik, gözetmeyiz. Hangi dini, mezhebi, etnik temelden gelirse gelsin bütün yurttaşlarımızın canı, malı, ırzı, aklı, namusu bizim için azizdir ve bütün dinlerde azizdir."
Bu sözler, Türkiye'deki "devlet aklının" yakın geçmişe göre ne kadar radikal biçimde değiştiğinin bir göstergesidir. Bu değişim, tabii ki AK Parti'nin hükümete geldiği 3 Kasım 2002'den beri olgunlaşarak devam etmekte. Türkiye'yi geçmişte "Laik, demokratik, çağdaş bir Batılı demokrasi" zanneden dostlarımıza gayrımüslimler yönünden seksen yıl bu ülkede rutin haline gelmiş birkaç uygulamayı hatırlatalım… Devlet, Vakıflar Müdürlüğü aracılığı ile gayrımüslim vakıfların ellerindeki mallara sürekli el koyuyordu, hem de yargı kararlarıyla. Vakıflar gayrımüslimlerin eğitim, dayanışma, dini ihtiyaçlar ve tüm organizasyonlarını çevirmek için sahip oldukları tek kurumdu. Bu nedenle de ülkedeki gayrımüslim sayısı bugün toplam yüz bine indirildi.
Bugün bir Ermeninin Başbakan Davutoğlu'nun başdanışmanı olduğu bu ülkede, bir gayrımüslimin değil sivil veya askeri bürokrasiye girmesi, çöpçü bile olması mümkün değildi. Tüm gayrımüslim vatandaşlar devlet tarafından fişlenir, izlenir, vakıfları ayakta tutan bağışçılar tehdit edilirdi. Değil yeni bir kilise yapmak, varolan kilise, okul ve vakıf binalarına çivi bile çakılmaz, yıkılırdı. Varlık Vergisi, Trakya Pogromu, 6-7 Eylül vandalizmi gibi şiddet uygulamaları ile gayrımüslimler ekonomik, kültürel ve psikolojik olarak göçertildiler. Türkiye kendi kurucu anlaşması olduğu için yere göğe sığdıramadığı Lozan Anlaşması'nın azınlıkları ilgilendiren maddelerini sürekli deldi, hakları gasp etti. Batı da NATO üyesi olduğu için buna göz yumdu.
Geçen sene Başbakan Erdoğan bir tabuyu daha kırarak 1915 soykırımı için taziye mesajı yayımladı. "Acınızı tanıyor ve paylaşıyoruz" dedi. Bu resmi bir açıklama şeklinde kendini bağlayıcı şekilde Başbakanlık sitesinden duyuruldu. Hala sorunlar yok mu var? Mesela Heybeliada Ruhban Okulu'nun hala kapalı olması gibi… Bunun da Yunanistan'ın kabul edilemez Batı Trakya Türklerine yönelik ayrımcı uygulamaları nedeniyle geciktirildiği biliniyor. Hükümetin bu tutumunun son derece yanlı olduğunu da yazıyoruz sürekli. Başımıza bir iş gelmiyor.
Zaten 2 Ocak'taki yemeğin basına kapalı bölümünde bu talepler de alındı. Lozan'da adları geçmediği için kilise, okul, hastane kurma hakkı bulunmayan Süryanilere de bu hak iade edildi. Son gelişme de bu… Cumhuriyet tarihinde ilk kez İstanbul'da Süryaniler bir kilise inşa edecek. Arazisini de devlet sağlayacak. Demokratikleşmenin başka ölçütleri de var muhakkak. Ama bir demokrasinin sağlığının o ülkedeki azınlıkların durumu ile ölçüldüğünü biliyorum. Özellikle Avrupa ve ABD'de ırkçılığın tavan yaptığı bu günlerde…