Türkiye'de Anayasa Mahkemesi bir ülkenin demokrasi ihtiyacı veya ülkedeki hukukun olağan tarihsel gelişimi nedeniyle değil, 1960 Askeri Darbesi ile kuruldu. Türkiye'nin Kemalist sivil/askeri elitleri, kendilerince ülkeyi darbeyle rayına oturttuktan sonra iktidarı sivillere teslim etmek zorunda kalıyorlardı. Bu nedenle, görünürde iktidar sivil hükümetlere devredildikten sonra bile onları kontrol edecek, üzerlerinde ağır baskı kurabilecek mekanizmalar icat edildi. Buna bir çeşit askeri/sivil elitin sivil siyasetin boynuna taktığı elektronik kelepçe denebilirdi. Sınırlar ihlal edildiğinde kurulu mekanizmalardan birisi veya aynı anda birkaçı harekete geçiriliyor, sivil siyaset tanklı tüfekli darbeye gerek kalmadan teslim alınıyor, takatsiz bırakılıyordu.
Anayasa Mahkemesi (AYM) 1960 Darbesi'nden sonra, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ise 1980 Darbesi'nden sonra kuruldu, sisteme monte edildi. 28 Şubat 1997 yılında dönemin seçilmiş hükümeti merkez/sağ parti Doğru-Yol ve İslamcı Refah Partisi koalisyonundan oluşuyordu. Refah-Yol Hükümeti, Anadolu kökenli küçük/orta boy işletmeler (KOBİ) için bir nefes borusu olmuştu. Bu şirketler hızla büyüdüler ve bunu devletle iş yapmadan başardılar. Ülkede yeni/dindar bir orta sınıfın soluk sesleri duyulmaya başladı. Bunun önünü kesmek için elitler medya dezenformasyonunu ile dönemin dindar Başbakanı Erbakan'ı itibarsızlaştırma kampanyasına başladı. Erbakan, Özal'dan sonra PKK sorununu çözmeye de niyetlenen ikinci sivil devlet adamıydı.
Bu darbeyi Milli Güvenlik Kurulu ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) asker ve medyayla ortaklaşa götürdüler. Erbakan MGK kararlarıyla birkaç ayda tanksız tüfeksiz devrildi. Ancak Refah Partisi'nden türeyen AK Parti beş yıl sonraki seçimlerde iktidara geldi. Çünkü 28 Şubat'ta ekonomi bankaların hortumlanmasıyla toplam 400 milyar dolar zarara uğratılmıştı. Şubat 2001'de ülkeyi ağır bir kriz vurdu. Bu ekonomik kriz erken seçimleri getirdi. AK Parti'ye de aynı tarife uygulanmaya çalışıldı ve hala da çalışılıyor. 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçimlerine bu kez Anayasa Mahkemesi müdahale etti. Meclis'teki oylamanın tekniğini değiştirilerek Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı engellendi. Yargıtay ve Danıştay gibi yüksek yargı kurumları muhtıralar yayımladı. Ordu da 27 Nisan'da sert bir uyarı mektubu yayımladı. Bunlar Ak Parti'nin geri adım atmaması ile aşıldı. Reformlarla asker geriletildi.
Şimdi ise tarihi nitelikte olan 2015 genel seçimlerine gidiliyor. Bu sefer de yine Anayasa Mahkemesi baraj konusunu gündeme getirerek bu seçimleri sarsacak bir tartışmayı açmış bulunuyor. Anayasa'ya göre, seçim kanununda yapılacak düzenlemeler bir yıl içinde yapılacak seçimleri etkilemiyor. Ancak buna rağmen bu tartışma 2015'te oluşacak Meclis'i itibarsızlaştırma potansiyeli içeriyor. Ülke, AYM'nin önünde bekleyen 20 bin dosyadan seçim yaparak yüzde onluk seçim barajına itiraz eden iki davacının talebini öne almasını normal bir yargı tercihi olarak kabul etmedi. Bunu seçimlere geçmişte olduğu gibi bir yargı müdahalesi olarak yorumladı. Bu engel de siyasetle aşılacak.