Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad El Hüseyin, ABD'de Michael Brown'ı öldüren polis memuru Darren Wilson'un yargılanmamasına yönelik jüri kararı üzerine çıkan olayların ardından "ABD'ye itidal ve kurumsallaşmış ayrımcılığın kökünü kazımak için kararlı çaba gösterme" çağrısı yaptı. El Hüseyin, "Polis memurlarıyla karşılaştıkları olaylarda öldürülen çok sayıda genç Afrikalı Amerikalının olması, ABD'deki cezaevlerinde orantısız sayıda Afrikalı Amerikalının yatması ve idam edilmeyi bekleyen çok sayıda Afrikalı Amerikalının bulunmasından derin endişe duyuyorum" ifadesini kullandı.
ABD böylelikle BM düzeyinde ciddi bir uyarı daha almış oldu. El Hüseyin'in aynı zamanda jüri kararının protesto edilmesinin doğal bir hak olduğunu, ancak bunun yağma girişimlerine dönüşmemesi gerektiğini yolunda bir uyarısı daha vardı. ABD'nin demokrasi söz konusu olunca kendisini dünyanın geri kalanından epey ötede, adeta bir öncü olarak gördüğü sır değil. Açıkçası ABD karmaşık bir devlet, adalet sistemi ile dünyada özel bir demokrasi örneğidir ve bu konuda övünmesini sağlayacak birçok artıları mevcuttur. Ancak demokrasi denen kavrama hiçbir zaman tam tekâmül haline ulaşılamıyor. Şüphesiz 3. Dünya ülkelerine kıyasla ABD oldukça parlak bir görüntü vermektedir. Ancak ülkenin içine girdiğinizde yurttaşların ciddi şikâyetleri olduğu ortaya çıkar. Özellikle siyahilerin, hispaniklerin, yoksulların ve göçmenlerin…
İşte merkezinde bu kesimlerin bulunduğu on milyonlarca kişi adalet ve hukuk sistemlerine ciddi anlamda güvensizlik hissediyor. Siyahi gençlerin bu kadar kolayca öldürülmeye devam edilmesi, yine siyahiler arasında işsizlik, eğitimsizlik ve fakirliğin beyazlara nazaran astoronomik bir orantısızlık içermesi, ABD'nin demokrasinin en temel meselesi olan ayrımcılık/eşit rekabet şartları ve devlet karşısında eşit muamele görme konusunda çok ciddi zaafları olduğu gösteriyor.
"En azından toplumun bazı sektörleri arasında, adalet ve hukuk sistemlerine karşı derin güven eksikliği olduğu açıktır" diyen El Hüseyin, ABD'li yetkilileri ırkla bağlantılı konuların hem federal ve hem de eyalet düzeyinde hukuk ve adalet yönetimini nasıl etkilediğini derinlemesine incelemeye davet ediyor. ABD'de kurumsallaşmış ayrımcılık konusundaki endişelerin defalarca BM İnsan Hakları Komitesi ve ulusal kurumlar tarafından ortaya atıldığını hatırlatan El Hüseyin, polis tarafından ateşli silahların herhangi bir şekilde kullanılmasının BM'nin güç kullanımı ve ateşli silah kullanımına ilişkin temel ilkeleri doğrultusunda olması gerektiğini belirtiyor. Kurumsallaşmış ırkçılıkla bu kadar çevrelenen bir ülkenin demokrasi iddiası her zaman bir retorik olarak kalacaktır. Kendi insanlarını ırkları ve renkleri yüzünden hayatta tutamayan bir ülkenin dünyaya demokrasi ihraç etme iddiası ciddiye alınamaz.
Zengin olanın değerli ve akıllı, fakir olanların ise ontolojik olarak aşağı olduğuna dair "ahlaki bozukluk" maalesef oldukça etkindir. ABD'nin dünyadaki iddialarının geçerli olması ile kendi halkının dezavantajlı kesimlerinin durumlarının hızla düzeltilmesi konusu birbiri ile orantılıdır. Sayın Obama seçim propaganda döneminde ve zafer konuşmalarında hep bu konunun altını çizdi. Ancak kurumsal ırkçılık konusunda anlamlı bir rehabilitasyon sağlanamadı.
Dünyanın ABD demokrasisine ihtiyacı var. Kimbilir, ABD kendi insanlarına değer veren bir ülke haline gelirse, 300 bin Suriyelinin ölümünü de teferruat görmeyen bir ülke olabilir. Bu da dünyanın bir kazancı olur.