19 Ekim 2014 pazar günü Başbakan Ahmet Davutoğlu, sekiz bakan ve diğer yetkililer, Çözüm Süreci'nde 2013 bahar ve yazında ciddi bir görev üstlenen Akil İnsanlar gurubu ile 11 saat süren bir görüşme yaptı. 53 Akil İnsanın her biri hiçbir zaman kısıtı olmadan süreçle ilgili öneri ve eleştirilerini dile getirdiler, Başbakan'a soru yönelttiler.
Bu toplantı 16 Ekim günü 24 akil insanın kendi inisiyatifi ile bir araya gelmesi ve bir bildiri yayımlanması üzerine oldu. Çünkü 6-7 Ekim Olayları olarak tarihe geçen büyük bir acı yaşanmıştı. İllegal örgüt PKK ve yasal siyasi partisi HDP'nin çağrısı ile 30 ilde yaşanan vandalizmde 38 sivil vatandaş korkunç şekilde linç edilerek öldürülmüş, üç bin bina yakılıp yıkılmış ve iki yıldır ölüm ve çatışma görmeyen güneydoğu ile doğu bölgeleri yeniden kabus yaşamıştı. İşte 24 akil insan bunu üzerine toplanmış ve çatışmasızlığın sürmesi çağrısında bulunmuştu. Pazar günü de 53 tane akil insanla bahsettiğimiz 11 saatlik görüşme söz konusu oldu.
Kandil ve HDP'nin bu çılgınlığı nasıl yapabildiği anlaşılır gibi değil. Kobani konusu aylardır haksız biçimde Türkiye'deki Çözüm Süreci için şantaj unsuru olarak kullanılıyor. Bir an için Kandil ve HDP'nin tüm iddialarının doğru olduğunu kabul edelim. Böyle olsaydı dahi bir ülkede iç savaş çıkarmak ve 38 kişinin ölmesine yol açmanın hiçbir gerekçesi yoktur.
Şu anda Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde başta olmak üzere halk yaşanan bu vandalizme büyük tepki duyuyor. Hatta Kürtler Çözüm Süreci bizi PKK'ya teslim etmekse biz bu süreci istemiyoruz diyorlar. İnsanlar sadece korkmadılar, bu sefer çok öfkelendiler. İki yıldır kimse ölmezken, Kobani üzerinden süreci çökertmek için gösterilen bu çaba PKK ve HDP'yi itibarsızlaştırdı. Zaten bu çapta bir kalkışmanın başarılı olamamasının en önemli nedeni halkın buna destek vermemesi. Bunca kışkırtmaya rağmen sokağa sadece 120 bin kişi çıktı. Bunların büyük bölümü 12-17 yaş arasındaki öfkeli ve fakir gençler, provokatörler, örgüt üyeleri. Halk bu kalkışmaya destek verseydi, milyonlarca Kürt sokağa çıkardı. Ama Kürtler artık savaşmak istemediklerini ve sürecin devam etmesini istediklerini gösterdiler.
İşte sürecin asıl sigortası halktaki bu bilinç durumudur. Artık ne Türk ne de Kürt tarafında ana akım milliyetçilik değil. Türkler de bu son acı olayda sakinliklerini korudular ve sağduyulu davrandılar. Kimse kaosa körükle gitmek istemedi. Ve bu anlamda Çözüm Süreci en büyük provokasyonu başarıyla geride bıraktı.
PKK/HDP çok yalan söylüyor ve ciddi bir güven zedelenmesine yol açtılar. Hükümet bundan sonra yola devam edecek ama öncelikli koşulu bölgede illegal faaliyetlerin son verilmesi. Bundan sonra süreç hızla devam edecek. Aslında süreç kesintiye bile uğramış değil. Sadece PKK'ya kamu güvenliğini teslim etmeyecek hükümet. Çünkü bölgedeki yumuşamayı suiistimal ettiği ve kötüye kullanacağı görüldü. Buna artık izin verilmeyecek. PKK ve HDP'nin Türkiye'nin değiştiğini, eski yöntemlerin geçerli olmadığını görmesi gerek. Türkiye'de siyasi yolla elde edilmeyecek hiçbir hak ve talep yok. Bu nedenle şiddete kim başvurursa tarih onu tasfiye edecek.