İnsanlar çoktandır, tarihin belki de en ilginç döneminde yaşamakta olduğumuzu iddia ediyor. Günümüzde bu iddia, daha önce hiç olmadığı kadar doğru görünüyor.
ABD ile Çin arasında bir ticaret savaşının başlaması ileride, gitgide değişmekte olan uluslararası sistemdeki tuhaf anlardan birisi olarak görülecektir. Ticari ilişkilerin büyük ülkeler arasındaki güç rekabetinin yerini alarak barış ve istikrar getireceği yönündeki iyimserlik, dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki artan gerginlikle birlikte zayıflayacak.
Cuma günü başlayan "ticaret savaşı" öncesi dönemde, Asya denizlerindeki jeopolitik rekabet ve ihtilaflar ABD-Çin ilişkilerindeki en yakıcı sorunları idi. Güney Çin Denizi'ndeki Spratly Adaları ve Doğu Çin Denizi'ndeki Senkaku Adaları yüzünden çıkan gerginlikler, ikili ilişkilerdeki en ciddi sorunlar olarak görülüyordu.
Başkan Donald Trump, seçilmesinin hemen ardından özellikle de Tayvan Devlet Başkanı ile yaptığı telefon görüşmesini takiben Güney Çin Denizi ile ilgili çeşitli tweet'ler attı. Söz konusu görüşmenin, iki ülke arasındaki bağların 1979'da kesilmesinden bu yana bu ada devletinin lideriyle bir Amerikan başkanı arasındaki ilk görüşme olduğu düşünülüyor.
Ancak bu görüşmeden kısa bir süre sonra Trump yönetimi için, Çin'e karşı verilen ticaret açığı en önemli konu haline geldi. Yeni seçilen başkanın bazı danışmanları, Çin'e verilen ticaret açığının gittikçe büyümesi karşısında alarm zilleri çalıyordu.
Fakat çoğu kişi, bu eleştirilerin yalnızca blöf olduğunu veya Trump yönetiminin Çin'i ticaret açığını azaltmaya ve Amerikan şirketlerinin fikri mülkiyet haklarının ihlal edilmesini önlemeye yönelik adımlar atmaya zorlamak için uyguladığı bir yöntem olduğunu düşündü.
Geçtiğimiz yıl boyunca bu eleştiriler tehditlere dönüşürken, Çin mallarına ilave gümrük vergileri getirileceğinin duyurulmasıyla birlikte iki ülke arasındaki gerilim tam anlamıyla bir krize dönüştü. Çin'in, başta Trump'ın seçmen tabanını ciddi şekilde etkileyebilecek tarım ürünleri olmak üzere, ABD mallarına karşı vergiler koyacağı yönündeki tehditleri bile Beyaz Saray'ı etkilemedi.
ABD ve Çin heyetleri arasındaki görüşmelerden sonuç çıkmayınca, ABD Cuma gününden itibaren çeşitli Çin mallarına 34 milyar dolar değerinde gümrük vergisi koydu.
Vergiye tabi mallar şimdilik sanayi makinaları ve oto yedek parçalarıyla sınırlı. Bu vergilerin koyulması üzerine Çin, ABD'nin tarihteki en büyük ticaret savaşını başlattığı açıklamasıyla karşılık verdi. Çin Ticaret Bakanlığı ise, Çin'in ulusal çıkarlarını korumak için misilleme yapmak zorunda olduğunu duyurdu.
Ancak bu karşı tehditlerin Başkan Trump karşısında pek işe yaramadığı görülüyor. Yaptığı açıklamalara bakılırsa, Trump'ın gümrük vergisi artışlarının sonuçlarından memnun olmadığı anlaşılıyor. Trump Çin'in misillemede bulunması halinde, ABD'nin başka Çin mallarına da ilave vergiler koyabileceğini açıkladı.
ABD yönetiminin Çin'le ilgili en temel şikâyet konularından birinin, Amerikan şirketlerine ait fikri mülkiyet haklarının ihlali olduğunu bilmek de önemli. Fakat bu sorunun çözümü beklenenden uzun sürebilir.
Bu arada, iki ülkenin ekonomi ve ticaret politikalarıyla ilgili iç ve dış baskıları ne ölçüde idare edebileceği belli değil. Ayrıca, ticaret savaşlarının ABD ekonomisindeki toparlanmaya ve büyüme temposu yavaşlayan Çin ekonomisine etkileri zaman içinde görülecek.
Şu ana kadar, iki ülke arasındaki ticaret konusunda uzman olan tüm gözlemciler ihtilaftan hiçbir tarafın kazançlı çıkamayacağını ve büyük ihtimalle ticaret savaşının ekonomik etkilerinden iki ülkenin de zarar göreceğini belirtti. Gerginlikler, ABD'nin ticari ve genel olarak ekonomik faaliyetlerinde kaygı seviyesini de yükseltecektir. Avrupa Birliği ile yaşanan gümrük tarifesi tartışması, Trans-Pasifik Ortaklığı'ndan (TPP) çekilme kararı ve Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'ndan (NAFTA) çekilme tehditleri sonrasında, Çin'le olan ihtilaf ABD politikalarının geleceği hakkında ciddi soru işaretleri yaratıyor. Ayrıca bu ihtilaf, korumacılık, merkantilizm ve uluslararası sistemdeki artan belirsizlik hakkında tartışmalara kapı aralayacak.
Dolayısıyla, ABD ile Çin arasında olanlar bu iki ülke arasında kalmaz. Ek gümrük vergisine tabi malların nispeten sınırlı miktarına rağmen Asya borsalarının Cuma sabahı verdiği tepkiler, krizin bölgesel artçı sarsıntılar yaratabilme potansiyelini ortaya koydu. Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki gerilim tırmanmaya devam ederse, daha başka şeyler de olabilir.