İran'daki gösterilerin başlamasından itibaren ABD yönetiminin bu olaylara gösterdiği tepki, meselenin hemen hiçbir konuda uzlaşamayan yönetim mensupları arasında nadir rastlanan bir görüş birliği yarattığını gösterdi. ABD yönetiminin farklı birimleri geçtiğimiz yıl boyunca, dış politika krizleri sırasında genelde görüş ayrılıkları yaşamıştı. Katar krizi sırasında Başkan Donald Trump'ın attığı tweetler savunma bakanının açıklamalarıyla çelişti. Aynı şekilde, Kuzey Kore'yle yaşanan gerginlik esnasında Trump'ın tweetleri bu kez dışişleri bakanının açıklamaları ile çelişti. Keza Trump İran'ın Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) anlaşmasının şartlarına uyduğunu tasdik etmezken, savunma bakanı Kongre'de yapılan oturumda başkanın sözleriyle çelişen açıklamalar yaptı. Ancak İran'da yaşanan son olaylar konusunda yönetim içinde görüş birliği oluştu ve İran hükümetinin göstericilere sert davranmasının kabul edilemez olduğu ifade edildi. Bununla birlikte, meseleyle ilgilenirken hangi önceliklerin, vasıtaların ve yöntemlerin tercih edileceği konusunda yönetim yetkilileri arasında ciddi bir fikir ayrılığı olduğu anlaşılıyor.
Trump önceliği İran'la yapılan nükleer anlaşmanın yeniden müzakere edilmesine hatta mümkünse iptaline verirken, bu adımların muhtemel sonuçlarına dair birçok bilinmezlik var. Bir kısım Kongre üyesi anlaşmanın sona erdirilmesine karşı olduğu için, konu Kongre ile Beyaz Saray arasında anlaşmazlıklara yol açabilir. Ayrıca böyle bir hamle, zaten Trump'ın Paris iklim anlaşmasından çekilme kararıyla gerilen ABD-Avrupa Birliği ilişkilerine iyice zarar verir. Bu yüzden birçok NATO ve AB üyesi, ABD'nin sözlerini tutma taahhüdünü sorguluyor. Nükleer anlaşmanın sona erdirilmesi Transatlantik işbirliğini tehlikeye sokabilir. Söz konusu anlaşmanın yeniden müzakere edilmesi veya İran'a ilave yaptırımlar getirilmesi olumlu bir adım olarak görülmüyor. Trump gelecek hafta nükleer anlaşmayla ilgili yeni bir karar daha alacak. Burada benzer bir tutum alması, özellikle de ABD'nin atmayı planladığı bir sonraki adım hakkında ortaklarına bilgi vermemesi, birçok soru işareti yaratabilir.
Bir diğer konu da, İran'ın bölgedeki faaliyetleri. Muhtelif ABD başkanları ve yönetimleri onlarca yıldır, İran devletinin bölgesel politikalarına dair endişelerini dile getiriyor. Barack Obama yönetimi birçok kişi tarafından, nükleer anlaşmayı imzalamak için İran'ın bölgede oynamakta olduğu istikrarsızlaştırıcı rolü hafife almakla eleştirilmişti. Trump yönetiminden bazı yetkililer bunu ifade ederek, İran'ın bölgedeki rolü konusunda bir şey yapma ihtiyacını daha güçlü şekilde vurguluyor. Ama henüz bu konuda kamuoyuna bir plan veya politika sunulmuş değil. Yönetim yetkilileri sürekli olarak Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan gibi sorunlu bölgelere dikkat çekiyor.
İşte bütün bu soru işaretlerinin gündemde olduğu bir ortamda patlak veren gösteriler, İran'a karşı izlenecek politikalar konusunda yönetim içinde ve dışındaki bazı çevreler arasında tartışmalara yol açtı. Belli ki hemen herkes bu gelişmeyi, kendi iç veya dış politika gündemini kabul ettirmek için bir fırsat olarak görüyor. Trump'ın tweetleri ve Başkan Yardımcısı Mike Pence'in açıklamaları, gösterilen tepkinin hızı açısından Obama'nın tam zıddı olmak istediklerini ortaya koydu. Pence kaleme aldığı bir yazıda, önceki yönetimin 2009'da ortaya çıkan Yeşil Hareket protestoları konusunda takındığı tutumu eleştirdi. Öte yandan bir grup başka aktör ile çeşitli düşünce kuruluşlarına mensup uzmanlar, son gösterileri rejimi değiştirme fırsatı olarak görüyor. Irak'ta ve başka bölgelerde yaratabileceği olumsuz çağrışımlar sebebiyle açıkça ifade edilmese de, İran hükümetini devirecek bir süreci başlatması umuduyla girişimlerde bulunulması tavsiye ediliyor. Başka bazı çevrelere, özellikle de İran'ın bölgedeki faaliyetlerine odaklananlara göre de bu, İran'ın Ortadoğu'nun diğer yerlerindeki meselelere müdahil olmak yerine kendi iç sorunlarına eğilmesi için bir fırsat. Protestocuların İran'ın Suriye, Lübnan ve Yemen'deki müdahalelerini eleştiren sloganları çoğu kez buna kanıt olarak gösteriliyor. Fakat gösterilen hızlı tepkilere rağmen, bu açıklamalar ile tutumların İran'la veya diğer ortaklarla ilişkilere yönelik muhtemel etkilerine dair yine hiçbir plan ortaya konmadı. Farklı kurumlarca yapılan açıklamalar birbiriyle uyumlu olsa da, planlama ve kapsamlı bir stratejiden yoksunlar.