Türkiye'nin coğrafi konumu, kendisinin enerji kaynaklarına sahip olmadığı fakat dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz kaynaklarının tam ortasında olduğu hassas bir durumu arz eder. Dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz ithalatçısı olan AB ile dünyanın en çok petrol-doğalgaz rezervlerinin bulunduğu Hazar-Orta Asya ve Ortadoğu arasındaki tek kara kütlesidir Türkiye. Bu kilit 'jeopolitik koridor' vasfının Türkiye'nin hem kendi ekonomik dinamizmine hem de uluslararası sahnedeki rolü ve gücüne katacağı müspetler şüphesiz sınırsızdır. Fakat Sovyetler Birliği dağıldığından ve Doğu ile Batı arasında bütün bariyerler ortadan kalktığından bu yana maalesef Türkiye'ye bu hassas durumdan maksimum faydayı sağlama imkanı verilmedi. Geçtiğimiz 20 yılda adı sanı konulup, projeleri teorik olarak çizilmiş ve hayata geçerse Türkiye'yi gerçekten birincil bir enerji terminali ve üssü haline getirebilecek potansiyeldeki bütün projeler akim kaldı.
Akim kaldı çünkü projelerin bizatihi Türkiye'yi de aşan boyutlardaki büyük dengelerin-hesapların ve Avrasya sathındaki 'Büyük Oyun'un önemli parçaları olmaları, işi büyük resimde daha da zorlaştırdı. Enerji boru hatları ile ilgili projeler, bazen AB ile Rusya bazen ABD ile Rusya-Çin arasındaki satrançla başlamadan bitti. İşi Türkiye açısından daha da hassas kılan nokta, ekonomik olarak büyüyen bir Türkiye için geçen hergün artan enerji bağımsızlığı ihtiyacının gerçekten hayati olmasında yatıyor. Hem dünya genelinde hem de Türkiye özelinde, yükselen piyasa ülkelerinin tamamında enerji tüketimindeki artış oranları, o ekonomilerin büyüme oranlarını son on yıldır hep geride bırakarak ilerledi. Türkiye hem enerji kaynaklarını hem tüketim yapısını çeşitlendirmek zorunda. Bu noktada hem nükleer enerji ve diğer alternatif enerji kaynakları hem de başta Hazar Bölgesi olmak üzere Kuzey Irak, Katar, Libya, Doğu Akdeniz gibi opsiyonlar devreye giriyor.
Son yıllarda enerji ile ilgili Türkiye'nin gündemine gelen en önemli iki proje NABUCCO ve TANAP oldu. NABUCCO başlangıçta AB'nin önümüzdeki süreçte Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltması için hayati alternatiflerden biri idi. BP'nin 2012 Dünya Enerji İstatistikleri Raporu'na (Statistical Review of World Energy 2012) göre, Avrupa 2011'de tükettiği petrolün yüzde 87'sini ithal etti. Aynı Avrupa, 2023'de tüketeceği petrolün yüzde 94'ünü ithal etmek zorunda kalacak. NABUCCO, Hazar-Orta Asya ve ihtimal Ortadoğu doğalgazını Avrupa'ya Türkiye üzerinden ulaştırması planlanan 11 milyar dolarlık yatırım öngören 3900 kilometreyi aşan bir proje olarak tasarlandı. Fakat 1990'larda Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı'nın yapım aşamasında olduğu gibi Rusya, NABUCCO projesinin hayata geçirilmemesi için de elinden geleni yapmakta ve gelinen noktada da başarıya ulaşmış gözüküyor...
Rusya, ABD ile Avrasya sathında oynadığı büyük satrançta Doğu Avrupa'daki füze kalkanı krizinden Afganistan'a, Orta Asya'ya, Doğu'daki 'Çin Tehdidi'nden Asya-Pasifik'teki ABD askeri varlığına kadar bütün piyonları sahneye sürmekte ve mümkün olduğunca ABD'yi, Türkiye'yi enerji koridoru haline getirip AB'nin Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltacak bütün girişimlerden uzak tutmaya, kriz içerisindeki AB'yi yalnızlaştırmaya çalışmakta. Velhasıl mevcut uluslararası konjonktür, ABD'nin 90'larda Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı'na hami olduğu durumdan uzak. NABUCCO'nun başlangıcında gaz vereceğini söyleyen Hazar ülkeleri (Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan) daha sonra Rusya'nın atakları ile kendi doğalgaz kaynakları üzerinde Rusya'ya imtiyaz tanıdılar. Özellikle Kırgızistan'daki darbe ve Gürcistan-Ukrayna'daki seçimlerde perde arkasında yaşananlar bu ülkelerin gözünü çok korkuttu.
NABUCCO'nun teorik aşamasında projeye doğaz gaz temin edeceğini söyleyenlerin hiçibirinden, konsorsiyum projeye başlarken gaz alamadı bu da projenin geleceğine olan umudu azalttı. Rusya, NABUCCO'ya alternatif olarak Güney Akım Projesi'ni devreye soktu. Rus gazının, Türkiye'nin münhasır ekonomik alanına da uğrayacak şekilde Karadeniz'in altından önce Bulgaristan, Macaristan, Sırbistan ve Slovakya'ya oradan da Batı Avrupa'ya akacağı güzergah. Öte yandan NABUCCO konuşulurken Alman ve Fransız enerji devlerinin GAZPROM ile hem Kuzey Akım hem de Güney Akım Hattı'na ortak olmuş olmaları da işin perde arkasındaki başka boyutları... Güney Akım Projesi'ne Alman ve Fransız enerji devlerinin ortak olarak girmiş olması, gelecek adına maalesef NABUCCO'nun şansını azalttı. Bu süreç içerinde bir başka önemli gelişme Aralık 2011'de Türkiye ile Azerbaycan arasında yaşandı. TANAP Mutabakatına göre, 2017-18'den başlayarak yıllık 16 milyar metreküp Azeri gazı (Şahdeniz-2) Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşacak, tabii proje hayata geçirilirse bunun 6 milyar metreküplük kısmını Türkiye kendi ihtiyaçları için kullanacak. Umarız ki TANAP'ın akıbeti de NABUCCO gibi olmasın!
Aslında enerji konusunda Türkiye de AB ile beraber bugün mevcut durumda Rusya'ya mahkum gözüküyor. Türkiye'nin Almanya'dan sonra dünyadaki en büyük ticaret ortağı Rusya. 2012 tahmini toplam ticaret hacmi 35 milyar dolar olarak belirtildi. Fakat burda Türkiye adına asimetrik bir ticaret açığı söz konusu. 2011'de Rusya Türkiye'ye 25 milyar dolar, Türkiye Rusya'ya 6 milyar dolar ihracat yapmış. Türkiye-Rusya ticaret hacmi toplamının yaklaşık yüzde 70'ini Rusya'nın Türkiye'ye sattığı doğalgaz oluşturuyor. 2011 yılında Türkiye 43 milyar metreküp doğalgaz ithal etti ve bunun yüzde 62'sini tek başına Rusya'dan aldı. Bu tekel durumun, geçmişte Rusya'nın Ukrayna ve Belarus'la yaşadığı ve birçok Avrupa ülkesini de etkilemiş olan politik krizlerde vanaları kapatıp doğalgazı bir dış politika hamlesi olarak kullandığı hatırlandığında riskleri şüphesiz mevcut. Zaten başlı başına enerjide tek bir kaynağa bağımlılığın en iyi ve en kötü senaryoları arasında çok fark yok. Son tahlilde bağımlılık mutlak bir dezavantaj! Türkiye geçen hergün biraz daha ekonomik ve siyasi olarak bölgede güçlendikçe tabii olarak gelecekte Balkanlar'da Kafkaslar-Hazar ve Orta Asya'da çok daha güçlü bir pozisyon alacaktır. Bunun bazı noktalarda Rusya ile ilişkilerini güçlendirebileceği düşünülebilir ama aynı durum bazı husus ve bölgelerde Rusya'nın tamah edeceği ya da arzulayacağı bir durum meydana getirmeyecektir. Kafkaslar-Hazar ve Orta Asya'daki konjonktürel değişiklerin Türk-Rus ilişkilerinde ani ve hızlı bir şekilde müspet ve menfi rüzgarlar estirebileceği mutlaka hesap edilmelidir. Geleceğin dünyasında Orta Asya'da Çin karşısında Rusya'nın mecburen en yakını görebileceği güç Türkiye'dir. Türkiye, Orta Asya'nın geleceğindeki Çin Etkisi'nin sınırlandırılması için Rusya'ya el uzatmalı bu konuda stratejik olarak zaman ve mekana göre bazen Rusya bazen ABD ile beraber ilerlemeli, bu konuda Rusya'nın en güvenilir müttefikinin Türkiye olabileceğine Rusya'yı mutlaka ikna etmelidir. Türkiye'nin enerji bağımlılığını azaltmak için nükleer enerji seçeneğine yönelmesi gelecekteki vizyonunun bir parçasıdır ve asla vazgeçilmemelidir.
baha_erbas@hotmail.com