Geçtiğimiz günlerde İran, Hazar Denizi kıyısında ilk defa petrol buldu. Yetkililer İran'ın 104 yıl sonra ilk defa Hazar kenarında petrol bulduğunu belirtti. İran Petrol Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, 10 milyar varil ham petrol rezervi bulunan sahada petrol 2,5 km derinlikte tespit edildi.
OPEC'in resmi verilerine göre hali hazırda ispatlanmış 151 milyar varil ham petrol rezervi bulunan İran, böylelikle Hazar kenarında bulunan yeni saha ile beraber toplam rezervlerinin yaklaşık %7'si kadar yeni rezerv elde etmiş oldu. Böylelikle, bugünlerde ekonomik olarak fazlası ile bunalmış olan, ABD ve müttefiklerinin İran üzerinde uyguladığı petrol ambargosu ile günlük ham petrol ihracatı 1,5 milyon varile kadar düşen Tahran, enerji konusunda tekrar dünya kamuoyunun dikkatini üzerine çekmiş oldu.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın araştırmalarına göre, Hazar Denizi'nin altında 4 trilyon dolarlık keşfedilmemiş petrol rezervi bulunuyor, raporlar dünyada gelecekte Suudi Arabistan'dan sonra en çok petrolün Hazar Denizi'nde olacağını söylüyor. Royal Dutch, Hazar'ın keşfedilmemiş petrol rezervinin 163 milyar varil olduğuna, dünyanın en büyük petrol denizinin Hazar Denizi'nin altında olduğuna işaret ediyor. Hazar'ın bu hayati potansiyelinden dolayı SSCB dağıldıktan bu yana geçen 20 yılı aşkın zamana rağmen, Hazar'ın Hukuki Statüsü, kıyıdaş ülkelerin tamamının mutabakata vardığı ortak bir zeminde çözülemiyor.
Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve İran Hazar Petrollerinin paylaşılması ile ilgili kati bir anlaşmaya varamıyor. Açıkçası şimdiye kadar geçen süre içerisinde tarafların anlaşmaya varamamasında en büyük pay İran'ın. İran, Rusya ve Kazakistan'ın ortaya attığı 'Kıyıdaşlık Oranı' prensibine yanaşmıyor çünkü Hazar'a kıyısı olan ülkelerin içinde en az kıyısı bulunanı İran. İran, Hazar petrollerinin paylaşılması ile ilgili olarak SSCB döneminde 1921 ve 1940'da Sovyetler Birliği ile imzaladığı anlaşmalarının uluslararası hukuk açısından geçerli olduğu gibi, tamamen bugünün gerçeklerinden uzak bir görüşü uzun yıllar savunarak çözümü kilitlemiş bulunuyor.
İran'ın 1990'lar ve 2000'lerde takındığı bu tavır, 1991'de SSCB'nin dağılması ile ortaya çıkan yeni siyasi tabloyu görmezden gelerek, çözüm arayışlarını tıkadı. İran uzun yıllar boyunca Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan'ın Hazar petrolleri üzerinde hakları olmadığını SSCB ile imzaladığı 1921 ve 1940 antlaşmalarını temel göstererek iddia etti. Hatta geçmişte İran, Hazar üzerinde Azerbaycan ve Türkmenistan ile çatışmaya gireceğinin sinyallerini dahi verdi, Azerbaycan ve Türkmenistan hava kuvvetlerini taciz etti. Geçmişte Hazar'daki Kepez petrol sahası dolayısıyla Azerbaycan ve Türkmenistan arasında da kriz yaşanmış, Türkmenistan, Azerbaycan'daki büyükelçiliğini kapatma kararı almıştı. Azerbaycan'ın BP ile ortak arama yaptığı Hazar-Alov bölgesinde de İran savaş uçakları Azeri petrol arama gemilerini taciz etmiş, bölgeyi terk etmeleri talebinde bulunmuş, tacizlerin devam etmesi üzerine Azerbaycan önce İran'a nota vermiş ardından da Hazar üzerinde askeri tatbikat yapmıştı.
Nihayet, geçtiğimiz Davos Zirvesi'nde Kazakistan ve Rusya, Hazar Denizi'nin kuzeyinde kendi sektörel bölgeleri üzerinde anlaşmaya vardıklarını ifade ettiler. Malum, Hazar'a kıyısı en geniş ülke olarak karşımıza Kazakistan çıkıyor. İran, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan'ın Hazar petrollerinden İran'dan fazla pay almasına ya da Hazar Denizi'nin altından geçip Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşacak muhtemel Trans-Hazar veya Nabucco gibi hatlara dolayısıyla Orta Asya ve Hazar petrolünün Türkiye üzerinden Avrupa'ya nakline ise karşı çıkıyor. Öte yandan da kendi petrolünü orta vadede Avrupa'ya ulaştırmak için Kafkaslar'da Ermenistan-Gürcistan-Karadeniz yolunu kullanıp Türkiye'yi bypass etmenin hedefi ile ilerliyor. Daha öncede burada ifade ettiğimiz gibi Ermenistan ile halihazırda imzaladığı enerji anlaşmaları da bulunuyor. İran dâhilinde olmadığı ya da bypass edileceği bir proje istemiyor ama bunu engellemeye çalışırken de 1921 yılındaki Sovyet-İran Antlaşması gibi gerçek dışı şeyleri diplomasi sahnesine sürüyor. Nitekim geçmişte İran, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı'nın yapımı aşamasında da Rusya ile beraber hareket edip, hattın yapılmaması için muhtelif faaliyetlerde bulunmuştu.
Enerji konusunda Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı dışında muhtemel bir Türkiye-Azerbaycan-Orta Asya Hattı'nın doğması şüphesiz Türkiye'nin büyük ve hayati menfaatlerindendir ve hem İran hem de Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltacaktır. Fakat bir yandan Rusya ve İran'ın bu konudaki karşı faaliyetleri diğer taraftan bölgenin 90'larda BTC Boru Hattı yapılırken ABD desteğini aldığı konjonktürden uzak olması ve bugün yeterli desteği görememesi, Hazar'ın statüsü ile ilgili nihai noktanın İran tarafından kasıtlı olarak geciktirilmesi gibi sebeplerden dolayı maalesef projeler henüz hayata geçirilemiyor.
baha.erbas@usasabah.com