Geçtiğimiz günlerde, Azerbaycan'ın İsrail'den 1,6 milyar dolarlık silah alımı anlaşmasına vardığı kamuoyuna yansıdıktan sonra İranlı yetkililer bu konudaki kaygılarını dile getirdi. Birkaç gün evvel Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Abiyev, Tahran'a gitti ve Azerbaycan adına güvencede bulundu.
Azerbaycan'ın İsrail'den aldığı silahların sadece Azeri Ordusu için gerekli teçhizatlar olduğu, alınan silahların hiçbir zaman İran'a karşı doğrultulmayacağı ve Azerbaycan topraklarının kesinlikle İran'a karşı yapılacak olası bir saldırıda kullanılamayacağı taahhüdünde bulundu. Aslında Azerbaycan'ın İsrail'den ya da bir başka ülkeden alacağı değil 1,6 milyar dolar, onlarca milyar dolarlık silahla İran'a bir zarar gelmeyeceğini Tahran çok iyi biliyor fakat her zaman birçok konu ve sorunda olduğu gibi kendini aşırı pragmatist davranmaya zorluyor. Azerbaycan'ın İsrail ile olan 1,6 milyarlık silah anlaşması, İran'ın Ermenistan ve Rusya ile ittifak edip hem Azerbaycan hem de Orta Asya'daki Türk Devletleri karşısında takındığı tavır ve kapı arkalarında yaptığı gizli antlaşmalar yanında hiç kalır. Kaldı ki Tahran'ın Azerbaycan'ın iç işlerine karışması bugünkü şartlarda değilse de uzun vadede kendi aleyhine işleyecek tehlikeli bir süreci de başlatabilir.
Sovyetler Birliği dağılıp, Kafkaslarda Azerbaycan ve Ermenistan, Orta Asya'da yeni Türk Devletleri kurulduktan bu yana İran'ın yeni komşuları arasında en iyi ilişkilere sahip olduğu ülke hiç tartışmasız Ermenistan'dır. İran, Dağlık Karabağ dolayısıyla Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarının olduğu günlerde dahi Ermenistan'ı desteklemekten çekinmedi. İran, geçtiğimiz yıllarda Türkiye ve Nahçıvan'a verdiği doğalgazı kestiği günlerde Ermenistan'a verdiği doğalgazı azaltmadı dahi.
İki ülke ortak ve önemli birçok projeye sahipler. Bunlara ilaveten geçtiğimiz Aralık ayında Ahmedinejad'ın Erivan ziyareti kapsamında da 5 yeni enerji protokolü imzalandı. Bunlar, iki ülkenin sınırı boyunca uzanan Aras Nehri üzerine Ermenistan'ın elektrik ihtiyacını karşılamak için 2 hidroelektrik Santrali inşası, iki ülkenin elektrik şebekelerini birleştirme ve yüksek gerilim hattı projeleri ve 2007 yılında başlayan ve inşası henüz tamamlanamayan İran-Ermenistan petrol boru hattı ile ilgili. İran ve Ermenistan arasındaki projelerin en önemlisi, hem Türkiye'yi hem de Azerbaycan'ı yakından ilgilendiriyor ve eğer gelecekte hayata geçerse bölgenin güvenlik parametrelerini de etkileyebilecek olanı, Ermenistan'ı İran üzerinden ta Basra Körfezi'ne kadar ulaştırması planlanan Ermenistan-İran Demiryolu Hattı Projesi'dir. Bu proje 2006'dan bu yana iki ülkenin gündemindedir. Fakat projeyi bu safhadan sonra daha da önemli kılan, geçtiğimiz günlerde Rusya Demiryolları Şirketi Başkanı Vladimir Yakunin'in İran-Ermenistan Demiryolu Projesi'ne Rusya'nın destek olabileceğini açıklaması oldu. Geçmişte Rusya bu projeye karşı idi.
İran'da bazı üst düzey yetkililerin iddia ettiği gibi, İran'ın Ermenistan ile olan iyi ilişkilerinin, Azerbaycan'ın ABD ve İsrail ile olan ilişkilerinin bir karşılığı olduğu tamamen gerçekdışıdır. Daha Azerbaycan, İsrail ya da Batı ile ilişkiler tesis etmeden çok yıllar önce İran, Azerbaycan'ın, İran nüfusunun %40'ı ve dünya Azerilerinin %75'ini teşkil eden İran'daki Azeriler üzerinde etkinlik kurmasını engellemek ve Azerbaycan'ı bölge kamuoyunda zor duruma düşürüp içerden zayıflatmak için Dağlık Karabağ Meselesi'nde ikili oynadı ve hatta o dönemde Ermenistan'a yardımda dahi bulundu. Birçok Azeri yetkilinin İran'ın Ermenistan'a silah temin ettiği iddiaları bile Tahran tarafından görmezden gelindi.
İran'ın hemen değilse de orta vadede Kafkasya ile ilgili en önemli hedefi Azerbaycan ve Türkiye'yi bypass ederek Ermenistan ve Gürcistan üzerinden Karadeniz ve Avrupa'ya ulaşmak. Bu yol İran için hem daha pahalı ve maliyetli hem de daha az güvenli olmasına rağmen İran, Türkiye üzerinden dünya piyasalarına açılmak niyetinde değil. İran'da iş yapan ve yapmak isteyen Türk firmalarına dahi hala büyük zorluklar yaşatıldığı da sır değil. İran enerjide Türkiye'nin bir geçiş koridoru olmasına başından bu yana karşı. BTC Boru Hattı'nın proje aşamasında hem İran'ın hem de Ermenistan'ın projeyi engellemek için birçok girişimlerde bulunduklarını bütün dünya biliyor. Hem Ermenistan hem de İran bölgenin izole edilmiş iki ülkesi fakat Ermenistan daha ağır şartlar altında bir izolasyon yaşıyor. Ülke bütünüyle Rusya'ya teslim olmuş durumda. Enerjiden güvenliğe kadar... Ermenistan, İran aracılığı ile Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltmak istiyorsa da bunda pek başarılı olması mümkün görünmüyor. Çünkü Ermenistan İran'dan ne kadar fazla doğalgaz ve petrol alırsa alsın ülkenin enerji dağıtım şebeke ve hatlarına sahip olan şirketin %58'i Rus Gazprom'a ait. Fakat Ermenistan, Azerbaycan ile Kafkaslarda muhtemel bir çatışma anında nüfusunun %40'ı Azeri olan İran'ı hiç değilse tarafsız olarak görmek; Kuzey İran (tarihi Güney Azerbaycan)'daki Azerilerin Azerbaycan'a kayıtsız kalmasını Tahran'ın desteği ile sağlamak böylelikle Azerbaycan'ın içinden çözülmesini ve Dağlık Karabağ'a yanaşamamasını hedefliyor. İran da zaten Dağlık Karabağ Meselesi'nin çözümlenmesini aslında istemiyor.
Azerbaycan-Ermenistan arasında olası bir uzlaşının Türkiye ile ilgili Sözde Soykırım iddialarına da etkisi olup Ermenistan'ın önce Azerbaycan ile ardından Türkiye ile uzlaşmasından korkuyor. Etrafında böyle bir izolasyondan sıyrılacak, Azerbaycan ile barışıp Karabağ'dan çekilecek ve Türkiye ile anlaşıp dünyaya kapılarını açacak bir Ermenistan hem daha bağımsız olacak hem de sadece Rusya ve İran'ın elindeki koz olmayacak. Ayrıca Kafkaslara gelmesi muhtemel bir barış Türkiye-Azerbaycan-Orta Asya arasındaki Türk Bağlantısı'nı muhtemelen güçlendirecek ve bugün Türkiye'nin Orta Asya ve Çin'e giden tek yolu olan İran hem bu 'tek köprü' konumunu hem de Orta Asya'daki devletler üzerindeki ayrıcalıklı stratejik pozisyonunu ve Çin-Orta Asya-Batı arasındaki 'tek köprü' durumunu da yitirmiş olacaktır. Dolayısıyla son tahlilde Kafkaslarda, Azerbaycan'ın sindiği, Ermenistan'ın izole edildiği mevcut durum, kazananı İran olan bir oyun halini alıyor. Böylelikle de doğal olarak İran, hem Dağlık Karabağ Sorunu'nun hem de Türkiye-Ermenistan Sorunu'nun çözümlenmemesini, daima bekleme odasında durmasını istiyor. İran bu hayati sebeplerden dolayı Ermenistan'ı kendine daha fazla bağımlı hale getirmek istiyor tabii Rusya'yı ikna edebildiği yere kadar!
İran, Türkiye ve Orta Asya Türk Devletleri arasındaki muhtemel bir entegrasyonu(enerji,ekonomi) en çok enerji ve enerji boru hatları dolayısıyla tehdit olarak görüyor. Bu konuda Hazar Denizi'nin Hukuki Statüsü, hem Türkiye hem de Orta Asya Türk Devletleri açısından hayati olarak karşımızda duruyor. Yapılan araştırmalar dünyanın en büyük petrol denizinin Hazar Denizi'nin altında olduğuna işaret ediyor. Amerikan Dışişleri Bakanlığı araştırma raporları, dünyada gelecekte Suudi Arabistan'dan sonra en çok petrolün Hazar Denizi'nde olacağını söylüyor. Rapora göre; Hazar'ın keşfedilmemiş petrol rezervi 163 milyar varil. Maalesef Sovyetler Birliği dağılalı 20 yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen Hazar Denizi'nin hukuki statüsü hakkında kıyıdaş ülkelerin tamamı, tam ve genel bir mutabakata varabilmiş değiller. (Geçtiğimiz Davos Zirvesi'nde Kazakistan ve Rusya, Hazar Denizi'nin kuzeyinde kendi sektörel bölgeleri üzerinde anlaşmaya vardıklarını ifade ettiler). Bu konuda hadiseyi bu noktaya ise İran getiriyor.
İran, SSCB dağıldıktan sonra bağımsızlığını kazanan ve Hazar'a kıyıdaş olan Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan'ın tarihsel olarak Hazar üzerinde hakları olmadığı, Hazar Denizi'nin statüsünün Rusya ve İran arasında 1921 ve 1940 yıllarında imzalanan anlaşmalar esas alınarak çözümlenmesi gerektiğini iddia ediyor. Diğer ülkelerin istediği gibi, Hazar Denizi'ne kıyı uzunlukları baz alınarak yapılacak bir paylaşım sonucu İran, Hazar'a kıyıdaş 5 ülke içinde en az payı alacak %13 olan olduğu için bu anlaşmaya yanaşmıyor. İran, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan'ın Hazar petrollerinden pay almasına ya da Hazar Denizi'nin altından geçip Türkiye-Avrupa'ya ulaşacak muhtemel Trans-Hazar veya Nabucco gibi hatlara dolayısıyla Orta Asya ve Hazar petrolünün Türkiye üzerinden Avrupa'ya nakline ise karşı çıkıyor. İran dâhilinde olmadığı ya da bypass edileceği bir proje istemiyor, ama bunu engellemeye çalışırken de 1921 yılındaki Sovyet-İran Antlaşması gibi gerçek dışı şeyleri diplomasi sahnesine sürüyor.
Enerji konusunda Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı dışında muhtemel bir Türkiye-Azerbaycan-Orta Asya Hattı'nın doğması şüphesiz Türkiye'nin büyük ve hayati menfaatlerinedir ve hem İran hem de Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltacaktır. Fakat bir yandan Rusya ve İran'ın bu konudaki karşı faaliyetleri diğer taraftan bölgenin 90'larda BTC Boru Hattı yapılırken ABD desteğini aldığı konjonktürden uzak olması ve bugün yeterli desteği görememesi, Hazar'ın statüsü ile ilgili nihai noktanın İran tarafından kasıtlı olarak geciktirilmesi gibi sebeplerden dolayı maalesef projeler henüz hayata geçirilemiyor.
Kafkaslar'a barışın gelmesinin ali sonuçları ve tarihi menfaatleri, sadece Türkiye'den Kafkaslara değil ucu ta Çin Seddi'ne kadar uzanacak büyük bir yolu açacaktır. Bu yüzden önce Dağlık Karabağ Meselesi'nin ardından da Türkiye-Ermenistan Meselesi'nin çözümü hayati ve mecburidir.
baha.erbas@usasabah.com