Clausewitz'den Mackinder'a, Alfred Mahan'dan Liddell Hart'a, bütün büyük stratejisiler hep "güç" kavramı üzerinde durmuşlardır. "Güç" kavramının içeriği ve boyutları zamana, dünyanın içinde bulunduğu politik-askeri-ekonomik denge ve eğilimlere göre değişiklik gösterse de "güç" kavramı bizatihi devletlerarası siyasette her zaman ve zeminde büyük denklemin değişmez unsuru olarak kala gelmiştir. Bu doğrultuda "güç" kavramını politik-askeri-ekonomik olarak, doğru zamanda, doğru mekânda fakat en önemlisi doğru taraflara karşı doğru mahiyetinde kullanabilen kadrolar, devletlerarası diplomaside bunun müspet karşılıklarını ulusları adına kazanmışlardır. Büyük devlet olmanın gereklerini icra eden ve derin aklın tecellisini kuvveden fiile dönüştüren sistemik yapılara tarih boyunca hep 'kazananlar' zaviyesinden bakılmıştır.
Ekonomik, politik ve askeri durumlarda, hadiselere gerektiği şekilde mukabele edememiş ve sistemin devamını sağlayacak hayati enstrümanları bir arada tutamamış olanlar, tarih sahnesinden mutlak tasfiye olmuşlardır. Büyük güçlerin yükselişleri ve çöküşlerinin tarihi ancak ve yalnız fakat her zaman bu muhteviyatı ve mukadder usulü takip ve ikrar etmiştir.
Yalta Düzeni'nden bugüne...
İki kutuplu Üç bloklu Yalta Düzeni'nin tarih sahnesinden tasfiyesi sonrası girilen ve dizaynı henüz tamamlanamamış olan içinde bulunduğumuz kaotik küresel süreç, çok düzlemli-boyutlu konjonktürel ilişkileri ve etkileri iyi okuyup doğru anlamlandırmayı, gereken limitler dahilinde tutum sergilemeyi daha fazla artan bir ihtiyaçla zorunlu ve hayati kılmaktadır. Tarih, içinden geçtiğimiz bu zorlu süreci, "başarıyla tamamlayanlar" ve "tarih maratonunu kaybedenler" zaviyesinden bakarak şerh edecektir.
Devletler için esas olan 'derin akıl', ülkenin ve ulusun karşı karşıya olduğu fırsatları ve tehditleri büyük resimde bir arada görüp, bu fırsat ve tehditleri doğru algılamak-değerlendirmek ve doğru zamanda doğru ve yeterli araçlarla tehditleri bertaraf etmek, fırsatları kullanmaktır. Bu da konjonktürün gereklerini doğru zamanda doğru stratejik hamle ve tutumlarla yerine getirmektir.
İstihbarat servislerinin tehdit algısı, dışarıdan içeriyedir
Ülkenin ve ulusun karşı karşıya olduğu tehditler, ancak dışarıdaki karşı güçlerin faaliyetlerinin engellenmesi, o güçlere karşı devletin gardını alacağı hamlelerin tespiti, o güçler karşısında gerektiği takdirde ülkenin sınırları dışında operasyonların yapılması ve karşı güçlerin içerde yapacakları operasyonlarınsa engellenmesi yoluyla fırsatlara çevrilebilir. Bu dış tehdit döngüsü başlı başına istihbarat servislerinin varlık nedenidir. 'Büyük devlet'in olmazsa olmazı bu sebepten dolayı güçlü bir istihbarat servisidir. Güçlü devlet, güçlü bir istihbarat servisi ile hayati enstrümanlarını bir arada tutar ve yaşar. Dolayısıyla 'Güçlü Devlet' kendi hayat alanı etrafında 'dış tehdit' ve 'Dış tehdidin kullandığı iç mihrak' ile strateji olarak kimi zaman 'savunma' pozisyonunda kimi zamansa 'hücum' modanda ama her zaman karşı karşıyadır. Tehdit algısı dışarıdan-içeriye doğrudur.
Mesela CIA, Soğuk Savaş Düzeni içerisinde Sovyet tehdidine karşı kurulmuş ve o doğrultuda örgütlenmiştir. Bundan dolayıdır ki, ABD'de Office of Strategic Services'in 1947'de Central Intelligence Agency (CIA)'e dönüştürülmesi esnasında CIA'in temel hedef sahası dış politika ve savunma alanında faaliyet göstermek olarak tayin edilmiştir. Halen de bu böyledir. Hedef dış tehdittir. Zaten bu sebepten dolayı CIA fonksiyonel olarak 'Dış İstihbarat' ve 'Karşı İstihbarat' birimi olarak tanımlana gelmiştir. Yani "Dış Tehdit" esastır. MI6 olarak bilinen İngiliz İstihbarat Teşkilatı, 1909 yılında, İngiliz İmparatorluğu'nun denizaşırı sömürgelerini, yükselen Alman Tehdidi karşısında korumak için Secret Service Bureau ismiyle kurulmuştur. Zaten Batı literatüründe, Latince 'intellēctus' kökünden türeyen "İstihbarat" sözcüğü, aynı zamanda akıl, zeka, derin kavrayış manasındadır da.
İstihbarat, üstün akıl yani strateji demektir
Güçlü bir devlet için istihbaratın yaşamsal hayat sahası ve olağan döngüsü, o devletin tehditleri stratejik yolla doğru tanımlaması ve yine stratejik yolla karşı koyması, ülkesi ve menfaatleri için karşı istihbaratı bizatihi hem teorik hem operasyonel olarak organize etmesidir. Kendi ülkesini başka servislerin istihbari operasyonlarının doğal yatağı haline getirmesi değil, kendi istihbarat servisinin bizatihi sınırları dışında operasyonlar yönetebilmesi ve başarıya ulaşmasıdır. Hedefin bir diğer ana parçası içerde yapılması planlanan operasyonların hedeflerinin karşı operasyonlarla engellenmesidir. Esas olan, üstün aklın derin ve teknik detaylara hâkim bir yolla örülmesidir; stratejidir. 1942'de kurulan ve CIA'in kökenlerini oluşturan Office of Strategic Services'e (Stratejik Hizmetler Dairesi) bu aklın ürünü olarak 'Strategic Services' ismi verilmiştir. Doğru ve derin-tutarlı stratejinin temel katalizör olmasından dolayı Soğuk Savaş bitip Sovyetler dağıldıktan sonra Batı'da birçok kalem istihbarat değil "Stratejik Akıl" manasında olan "Strategic Intellegence" sözcüğünü kullanmayı tercih etmektedir.
CIA Kongre'ye açıklanmamak üzere operasyonlar yapar
ABD'de CIA başta olmak üzere 16'nin üzerinde farklı görev ve hedef alanları bulunan istihbarat teşkilatı vardır. Bu birimlerin tamamı National Security Council (Ulusal Güvenlik Konseyi)'a bağlıdır. NSC, istihbarat birimleri arasındaki genel koordinasyon ve görev dağılımını belirler. İstihbarat servislerinin ellerinde bulunan gizli hayati bilgiler ve planladıkları operasyonlar, önemlerine göre çıkarılan kanunlar yolu ile gizli ve saklı tutulur. Hangi istihbarat servisinin hangi alanlarda elde ettiği bilgilerin ve yaptığı operasyonların gizlilik derecesi NSC'in Başkan'a öneride bulunup Kongre'ye yasalaşmasını teklif etmesiyle belirlenir. Bazı belge ve bilgilerin herhangi bir şekilde, sorumlu olan birimin dışında devletin diğer herhangi bir birimi veya istihbarat servisi ile paylaşılması dahi ağır suçtur. Yani yasa ile gizliliği kaim edilmiş herhangi bir konu ya da operasyon hakkındaki bir bilgi ya da belgeyi CIA'in ya da bizatihi NSC'in açıklaması beklenemez. Kongre'de bu konularla ilgili gensorular tabii olarak verilmez, verilse dahi gizli oturumlarla sadece ilgili alt komitede görüşülür. Bazen o kadar ki CIA'in Kongre'ye açıklanmamak üzere operasyonlar gerçekleştirdiği olur.
Amerika'da üst düzey istihbarat yetkililerini yakalama emri çıkartamazsınız
Ulusal çapta herhangi bir skandal ile kurum mercek altına alınıp Kongre'deki ilgili alt komitece soruşturma safhasına gelene kadar dahi Kongre'ye açıklanması yasak bilgi ve belgeler vardır. "Ulusal Güvenlik" haklı olarak yasa ile korunmuş ve esas alınmıştır. Birleşik Devletleri dış tehditlere karşı korumak ve karşı istihbarat geliştirmekle yükümlü olan CIA, herhangi bir şekilde gayri-yasal bir iş içerisinde bulunmuşsa Kongre'de (hem Senato hem de Temsilciler Meclisi'nde) soruşturma başlatılır. Herhangi bir şekilde bir yargı organının yazılı karar dahi çıkartmadan CIA Başkanı'nı ya da üst düzey CIA yetkililerini yakalama emri çıkarması yasalar nezdinde imkânsızdır, düşünülemez dahi. Bu "CIA Başkanı ve CIA suç işlemez" fikrinin değil, CIA'in ABD dış politikasındaki ve ulusal savunmasındaki stratejik rolünün kurumsal olarak yıpratılmaması adına, ulusal güvenlik anlayışının ürünüdür. William Colby'nin CIA Başkanı olduğu dönemde, Soğuk Savaş Dönemi'nin en başarılı araştırmacı gazetecilerinden Seymour Hersh'in, Aralık 1974'te The New York Times gazetesinin manşetinden duyurduğu skandal haberle bütün dünya yerinden oynadı. (Family Jewels Scandal).
Suç oluşursa hesabını ABD Kongresi sorar
Hersh, CIA'in dünyanın birçok farklı ülkesinde devlet başkanları ve liderleri öldürdüğü ve savaş karşıtı 7000 ABD vatandaşını fişleyip takibe aldığı iddiasında bulunmuştu. Bunun üzerine, olması gerektiği gibi, hem Temsilciler Meclisi'nin ilgili alt komitesinde hem de Senato'nun ilgili alt komitesinde büyük bir soruşturma başlatıldı. 1 yıldan fazla süren soruşturma sonucu, haberin doğruluğu ortaya çıktı ve Başkan Ford döneminde, CIA'in, dünyanın herhangi bir ülkesinde herhangi bir devlet başkanı ya da lidere karşı suikast düzenlemesi yasaklandı! (Yıl 1976) Ama bütün bu süreç, yargı tarafından değil ilgili servisin hayati önemi vesilesi ile, Kongre tarafından yürütüldü. Benzeri hadiseler İngiltere ve Fransa'da da gerçekleşti ama hadiseden parlamentonun ve hatta yürütmenin-yürütme erkinin başının- haberi dahi olmadan yargının yazıya dahi dökülmemiş bir yakalama emri çıkarttığı herhalde tarihte hiç görülmedi. Bu hususu 'Hukuk Devleti'nin faziletlerini şerh ederek okumanın bizatihi hukuk devleti ile ilgisi olmadığı açıktır. Kendimizi kandırmayalım! Devletin ana gövdesini oluşturan hayati kurumların yıpratılmak istendiği, kuvvetlerin ayrılığının ve koordinasyonunun limitlerinin bizatihi yargı tarafından çiğnendiği bir toplumda artık "Hukukun kim ve ne için bu noktadan sonra var olacağı" sorusunun cevabı kimsenin hesabını yapamayacağı kadar acı olabilir. Unutmayalım!
İstihbarat örgütleri gizli görüşmeler yapmak için vardır
İstihbarat servisinin yürütme karşısında hesap verebilirliği ve şeffaflığı büyük devletin bariz emaresidir. Dünyadaki bütün büyük ve başarılı sivil servislerde de bu böyledir. Allen Dulles'ın CIA Başkanı olduğu yıllarda CIA, yeni ABD Başkanı'nı bilgilendirmeden Kübalı gerillaları, Fidel Castro Yönetimi'ne karşı silahlandırıp Küba'yı işgal edip Castro'yu devirmeleri için eğitmiş ve silahlandırmıştır. CIA destekli darbecilerin Castro güçlerince işgal esnasında (The Bay of Pigs Invasion) mağlup olmaları sonucu hadise uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırmış, henüz birkaç aylık başkan olan ve hadiseden geçmişte haberdar edilmeyen Kennedy, CIA Başkanı Dulles'ı görevden almıştır.(1961).
Ya da ABD Başkanı'nın da istifasına sebep olan Watergate Skandalı başlangıcında Başkan Nixon, CIA Başkanı Ricard Helms'ı ihmalkârlık gösterdiği gerekçesi ile görevden almıştır.(1973).
Veya kamuoyu ile herhangi bariz bir neden paylaşmadan CIA Başkanı Porter Goss 2006 yılında istifa edebilmiştir. Fakat hiçbir zaman ülkenin ulusal güvenliğinin tehlikede olduğu bir durum dolayısıyla herhangi bir terörist grupla görüşmek ve hatta uzun dönem müzakerelerde bulunmak sebebiyle hiçbir servis ya da o servisin üst düzey yetkililerinin yargı karşısına çıkartılması ya da hadisenin hukuk-dışı eylem olarak kamuoyuna yansıtılıp o servisin terör örgütü içerisindeki gizli ellerinin deşifre edilmesi gibi skandal bir durum hiçbir emsali devlette görülmedi. Aksine terör örgütleri ile devlet adına gizli ve güvenli yollarla irtibat kurmak, gerektiği noktada müzakerelerde dahi bulunmak bizatihi bütün büyük istihbarat servislerinin işlev sahasıdır, ilgili ülkenin kamuoyunda tartışması dahi yapılmaz.
Aralık 2011'de açıklanan İngiliz Gizli Devlet Arşivi Belgeleri'nde Margaret Thatcher'in 1981 yılındaki MI6 aracılığı ile IRA Terör Örgütü ile müzakerelerde bulunduğu bütün detayları ile ortaya çıktı. Birkaç hafta evvel Katar'da CIA'in Afganistan'daki mevcut durum için El Kaide ile müzakerelere karşılıklı heyetler yoluyla devam ettiği bildirildi ki bundan önce de ABD Yönetimi, El Kaide ile bağlantı halinde olduğunu kabul etmiş fakat bu tartışma konusu yapılmamıştı. CIA'in 1960-70'lerde "The Phoenix Program" çerçevesinde Vietnam'da kimlerle gizli pazarlıklar yaptığı, yine aynı CIA'in William Casey döneminde, 'Rehineler Krizi' dolayısıyla Mossad'ın yardımı ile Madrid'te ABD'nin diplomatik ilişkilerinin bulunmadığı İran'ın istihbarat teşkilatı SAVAK'ın Başkanı ve Humeyni'nin özel temsilcileri ile gizlice görüşmeler yaptıkları, Reagan Dönemi'nde, Irak-İran Savaşı sürerken CIA yetkililerinin, ABD'nin tanımadığı ve ambargo uyguladığı İran ile gizlice görüştükleri, bir taraftan ABD Saddam Hüseyin'i mali-askeri olarak desteklerken diğer taraftan da CIA'in İsrail üzerinden gizlice İran'a silah satıp, elde edilen geliri de Nikaragua'daki sağcı gerillalara, iktidardaki sol hükümeti devirmeleri için aktardıkları (1985) Kasım 1986'da patlak veren İrangate Skandalı ile ortaya çıktı. Daha sonra Bob Woodward'ın "Veil: The Secret Wars of the CIA, 1981-1987" adlı eserinde aktardığına göre, William Casey, Nikaragua'daki teröristlerle CIA'in görüştüğünden o dönemde CIA Başkanı olarak haberdar olduğunu Woodward'a itiraf etmiştir.
1979-1989 yılları arasında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali esnasında The Washington Post muhabiri olarak Afgnistan'da uzun yıllar bulunan Steve Coll'un "Ghost Wars: The Secret History of the CIA, Afghanistan, and bin Laden, from the Soviet Invasion to September 10, 2001" adlı ibretlik eseri birçok karanlık noktaya ışık tutmaktadır. Coll, bütün belge ve delilleri ile yine o dönem CIA Başkanı olan William Casey'in ve uzun yıllar sonra CIA Başkanı olacak olan George Tenet'in (1997-2004) Afganistan'ı işgal eden Sovyetler Birliği'ni Afganistan'da mağlup ettirip çökertmek için Taliban ve Usame Bin Ladin'e para ve silah yardımında bulunduklarını, Afgan gerillaları CIA önderliğinde Suudi ve Pakistan istihbaratlarının eğittiğini, çok uzun yıllar sonra CIA'in 11 Eylül Saldırıları'nın faili ilan edeceği Usame Bin Ladin'in o dönemde yine aynı CIA' den yardım görüp güçlendiğinin hikayesi ibretle okunabilir.
Türkiye'nin gücü tartışma yaratıyor
Son yıllarda Batı Dünyasında daha önce hiç yaşanmadığı düzey ve yoğunlukta bir "TÜRKİYE" tartışması yaşandı, yaşanıyor. Tartışmalar genelde şu minval üzere ilerliyor: "Türkiye bölgesel güç, oyun kuran-bozan, tarihsel hinterlandında etkisini artıran ve çıkarlarını kollayan büyük bir güç oluyor."
Şurası muhakkak ki, Türkiye Afroavrasya (Eski Dünya) içinde güçlü-derin yapısı ve jeo-stratejik bütünlüğü olan, kadim medeniyet havzalarında tarihsel zengin ve geniş bir hinterlandı bulunan, total sosyo-tarihsel ve kültürel bakiyesinin vereceği soft power'ı (yumuşak güç) kullanabilecek araç ve vasıtalara sahip, jeostratejik-politik konumu ile uluslararası reelpolitikte her zaman önemli ve dikkate alınmış, dengesizliklerin dengesinin hüküm sürdüğü bu küresel-kaotik süreçte ve gelecekte de daha fazla dikkate ve hesaba alınacak çok önemli ve güçlü bir aktördür.
Türkiye, MİT tartışmaları üzerinden zayıflatılmak istendi
Her ne sebep, şart-vesile ile olursa olsun, geçtiğimiz 10 yılda Türkiye'nin hem içerde hem de uluslararası birçok konu ve sorunda defansif bir pozisyondan ofansif bir konuma doğru ilerlediği kati bir gerçektir. Fakat daha önemli ve hayati bir başka gerçek de şudur ki: Devletin bekası ve ulusun geleceği için kendi içinde halletmesi-çözüme ulaştırması elzem olan hayati meselelerde gerekli adımları atmakta şu veya bu sebeple tutarlılık gösteremeyecek veya bu adımları doğru zamanda atamayacak, içerde belirli gruplar arasındaki çatışmalarla vaktini ve enerjisini tüketecek bir Türkiye, nasıl olacak da Cumhuriyet'in 100. kuruluş yıldönümü olan 2023'te Avrupa'dan Ortadoğu'dan Kafkaslar ve Orta Asya'dan bakıldığı vakit en göz alıcı cazibe merkezi haline gelecektir? Hadise MİT Müsteşarı ve MİT yetkililerinin hukuktan biçilen kaftana sokulması değil, daha 'Büyük Türkiye'nin birçok karanlık odağın kirli çarkına çomak sokuyor olmasıdır. Bu çatışma bugün Türkiye'yi Suriye'ye sokmak isteyenler ve buna karşı çıkıp engelleyenler arasında olabilir yarın da İran ile çatıştırmak isteyenlerle önümüzdeki 10 yılda Türkiye'yi savaştan uzak yaşatmak isteyenler arasında olabilir, fark etmez... Türkiye'yi dış dünya ile ilişkisi mahdut, içe kapama derdinde olan ve bunu yapmaya çalışırken ne dünün yaşattığı acıları ne de eğer istedikleri olursa yarının getireceği daha büyük sıkıntıları düşünmeyen ve bütün bunları sadece kendi rant alanlarını muhafaza etmek için yapan iç ve dış mihraklar bu süreçte bila istisna gayret içindedirler. İstenilen Türkiye'nin kendi içinde zaafları ile yoğunlaşması ve toplumun bu zaafların etkisi ile açık bir tahrik-çatışma alanına sokulmasıdır. Çatışma-bölünme senaryoları bu zihniyetin bedbaht tezahürleridir. Aldanmayalım!
Türkiye hızla dönüşürken, 2050'de Avrupa'nın en büyük iki ekonomisinden biri olacağından bahsedilirken, bölgesinde barışı tesise çalışan tek aktörken bundan olumsuz etkilenecek odakların olması ve bu odakların bu süreci engellemek ve yönlendirmek istemeleri kendi misyonlarının icabı ve varlık nedenlerinin amacıdır. Gelecekte tarihin huzurunda utanç verici olacak olan, Türkiye böylesine hassas bir dönemden geçerken bu mihraklarla bazı iç odakların farklı nedenlerle de olsa aynı noktaları hedef seçip, operasyonun parçası ve içerdeki zımni taşeronları haline gelmeleridir. Önemli olan Türkiye'nin bütün bu resmi/gayri resmi muhataplarına karşı kullanacağı güç enstrümanlarını doğru tayin etmesidir.
Büyük resmi hep beraber doğru okuyalım! Dünyanın, Türkiye'nin ve Türkiye'nin etrafındaki kadim merkez bölgenin baş döndürücü tarihsel bir dönüşümden geçtiği bu süreç, Türkiye'nin önüne tarihi bir fırsatı tekrar çıkarmıştır. Bu sürecin Türkiye ve bölge adına müspet sonuçları, kimsenin hayal edemeyeceği kadar devasa olabilir. Tabii içerdeki kargaşadan başımızı kaldırıp hep beraber etrafımızda olanları iyi okur ve okuması ulus adına şart olanları biraz rahat bırakırsak!