Arap Birliği tarafından hazırlanıp 4 Şubat'ta BM Güvenlik Konseyi'ne ABD tarafından getirilen, Suriye ile ilgili karar tasarısını Çin ve Rusya veto ettiler. Böylelikle geçtiğimiz 4 aylık süreçte, Suriye ve Esad Yönetimi'nin istifası ile ilgili 2 karar tasarısı Rusya ve Çin'in veto engeline takılmış bulunuyor.
Rusya ve Çin'in vetosuna takılan tasarının New York'ta oylandığı sırada bir yandan Münih Güvenlik Konferansı devam ediyor diğer yandan da Humus'ta Esad idaresi kan döküyordu. Yine o sıralarda dünyanın bir çok farklı bölgesinde Suriye büyükelçilik ve dış temsilcilikleri önünde protestolar sürüyordu. Dahası Tunus Hükümeti, Esad Yönetimi'ni tanımadığını deklare edip, Tunus'taki Suriye Büyükelçisi'ni sınır dışı etti. Bütün bu olanlara rağmen Rusya hala Esad'ı kollamakta kararlı görünüyor. Tasarının veto edilmesinin ardından yaptığı açıklamada Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov "Suriye'deki şiddet olaylarından tek başına Esad'ın sorumlu tutulması doğru değil, taraflı" açıklamasında bulundu ve bu vesile ile tekrar Moskova'nın Suriye'de bir rejim değişikliğini hala kabul etmediğini de göstermiş oldu.
Açıklamasının hemen ardından Şam'a giden Lavrov'un Suriye ziyareti esnasında Esad taraftarlarınca nasıl karşılandığını hep beraber dünya basınında izledik. Lavrov'un ziyareti sonucunda yapılan açıklamalarda, 2 noktaya varıldığı ifade edildi: Şiddetin duracağı ve yeni anayasa referandumu için kesin tarihin en kısa sürede açıklanacağı vurgulandı.
Rusya, ta başından bu yana Suriye'ye yapılacak olan bir askeri müdahaleye karşı. Bunun kendi açısından belirli sebepleri var. Her şeyden önce Rusya'nın Ortadoğu'da mazisi olan ve hala bugün müttefiki konumunda bulunana tek aktör Suriye. Baba Hafız Esad 1970'de darbeyle başa geldiğinde dahi Şam'da yerleşmiş bir Rus gücü vardı. 1956 Süveyş Krizi'nden bu yana Moskova her zaman Şam'ın en büyük askeri tedarikçisi ve müttefiki olageldi. Geçtiğimiz 20 yıllık süreç içerisinde Rusya, Suriye'ye 26 milyar dolarlık silah sattı. 67 adet füze sistemi, 5000'e yakın tank ve 1230 savaş uçağı bu satışın başlıca öğeleri. Bugün itibarıyla Suriye Ordusu'nun elindeki bütün silahların hemen hemen %90'ı Rus yapımı. Rus basınında yer alan haberlere göre 2012-2013 yılı için Rusya ile Suriye arasında imzalanmış 4 milyar dolarlık silah anlaşması bulunuyor. 2 adet denizaltı, S-300 sistemleri alımları, "Neva" uçaksavar savunma sistemlerinin yenilenmesi ve modernizasyonu,T-90 savaş tankları projesi, yeni başlıklı MiG-29CMT'ler ve daha bizim bilemediğimiz ve kamuoyu ile paylaşılmayan bir çok anlaşma başlığı Moskova ile Şam arasında gizli pazarlık konusu durumunda. Hatta geçtiğimiz Mart ayında Rus yapımı İskender Füzeleri'nin Suriye'ye satılması ile ilgili güvenlik endişelerinden dolayı İsrail Başbakanı Netenyahu, Moskova'yı ziyaret etmişti. Alman Der Spiegel Dergisi'nin haberine göre, Rusya Arap Baharı dolayısıyla 6 milyar dolarlık silah antlaşmasını 2011 yılında kaybetti.
Moskova açısından Suriye'yi kendi kaderine terk edilemez kılan stratejik noktaların başında Suriye'nin en büyük ikinci liman şehri olan Tartus'taki Rus Askeri Deniz Üssü bulunuyor. Rusya'nın Karadeniz'de bulunan, Ukrayna-Sivastopal'daki Askeri Deniz Üssü dışında dünyada deniz aşırı tek üssü Suriye-Tartus'da bulunuyor. Dolayısıyla Suriye, Rus deniz gücünün Akdeniz'deki tek sığınağı. Esad'ı desteklemeye devam eden Moskova'nın Tartus Rus Deniz Üssü'nün stratejik önemi dolayısıyla Suriyeli muhalifler ile dahi gizli görüşme içinde bulunduğu birçok kaynak tarafından ifade ediliyor.
Amerika'nın Sovyetler dağıldıktan sonra revize ettiği ve 90'lar boyunca Avrasya'da uygulamaya çalıştığı "Neo-Containment Policy" karşısında Rusya'nın Putin döneminden bu yana bir huruç hareketi başlatmış olması tarafları birçok bölgede karşı karşıya getirdi.(Orta Asya-Gürcistan-Ukrayna-Polonya). Ekonomik-sınai, teknolojik ve nüfus gibi ana problemlerine rağmen 10 yıl öncesine göre daha iyi bir noktada olan Moskova, 2008 Gürcistan Savaşı'ndan bu yana ABD karşısında Kırgızistan, Ukrayna-Karadeniz, Gürcistan ve Ermenistan'da önemli kazanımlar elde etti. Rusya, kendi kadim varoluş stratejisi çerçevesinde "Büyük Oyun"da kaybetmemek adına birçok farklı alternatif üzerinden ABD'yi sıkıştırmaya çalışıyor. Bugün bu meydan savaşı Suriye üzerinde kopuyor.
ABD'nin 2003'te Irak'ı işgali Rusya açısından daha farklı ve kaygan bir Ortadoğu yarattı; İran ve Suriye ile olan iyi ilişkilerine rağmen. Fakat ekonomik, askeri-teknik sebeplerin de ötesinde Suriye'nin yukarıda zikrettiğimiz stratejik önemi Moskova açısından vazgeçilemez görünüyor. Çünkü her halükarda Suriye'de rejimin değişmesi ile beraber Batı yanlısı bir ekibin iktidara gelmesi ihtimali var ve bu Rusya'yı Renkli Devrimler de olduğu gibi korkutuyor. Aynı durum İran için de geçerli. Zira Esad'ın devrilmesi sonrasında Suriye-Lübnan-Hizbullah-İsrail denkleminde İran'ın yerinin ne olacağı şüphe konusu. Belirsizlik, İran ve Rusya açısından mevcut statünün müdafaasını beraberinde getiriyor.
Çin iç politika açısından 2012'de son on yılın en yoğun gündemini yaşayacak. Dolayısıyla Çin için 2012 geçmiş yıllara nazaran daha içeriye yöneldiği bir yıl gibi görünüyor. Zira 2012 Eylül'ünde Çin Komünist Partisi'nin büyük kongresi var ve bu kongre gelecek on yılda Çin'i idare edecek kadroları şekillendirecek. Her ne kadar Mart ayında Rusya'da, Kasım ayında ABD'de Başkanlık Seçimleri varsa da Rusya son ana kadar Suriye üzerinden Batı'ya gözdağı vermeyi ihmal etmeyecektir. ABD ise hem İsrail'in güvenliği ile ilgili yönleri, ABD'deki İsrail lobisinin ve kamuoyu baskıları, hem İran'ın Suriye Meselesi'nde baş aktörler listesinde yer alması, Suudi Arabistan-İran arasındaki çekişmeler ve bunun hem ABD-Suudi ilişkilerine hem de körfezdeki dengelere etkileri açısından kesinlikle kayıtsız kalamayacaktır.
Görünen o ki uluslararası sistem kademeli olarak Suriye üzerinden bir hesaplaşmaya doğru kayıyor. Büyük güçler arasındaki denge ve bunun makro düzeyde Ortadoğu'ya yansımaları Suriye orijinli gerçekleşecek.
baha.erbas@usasabah.com