Birkaç gün önce Pekin'den dünyaya seslenen IMF Başkanı Lagarde "Ufukta kara bulutlar dolaşıyor. Küresel ekonomi 'Kayıp On Yıl' riski ile karşı karşıya" dedi.
Görünen o ki 2008 yılında ABD'de patlak veren ve ardından Avrupa'ya sıçrayan ve o günden bu yana dünya ekonomisini hem emtia mallar piyasası hem de finans piyasaları bazında şiddetli bir şekilde etkileyen küresel ekonomik kriz sonlandığında ardında kalıcı ve bir o kadar da adı gibi gerçekten küresel izler bırakacak. Krizin, hem devlet hem özel sektör bazında başından bu yana en çok sıkıntısını çeken ise şüphesiz AB oldu. Hem sanayi-kapitalin doğduğu kıt'a olması, dünyada en yüksek refah düzeyini hemen hemen kesintisiz olarak 4 asır gibi büyük bir tarih dilimi içersinde tartışmasız yaşamış ve hem ekonomik hem de siyasi olarak güç merkezi kalabilmiş olması nedeniyle.
Ayrıca AB'nin bizatihi 20. yüzyılın en başarılı ekonomik entegrasyonu olması sebebiyle, AB'nin bu küresel krizde içine düştüğü durum ilerde iktisat tarihçileri tarafından ayrıca bir önemle tetkik edilecek tek başına bir sahayı doğuracaktır. Zira IMF Başkanı'nın dile getirdiği 'Kayıp On Yıl' riski ile bugün için dünyada en çok karşı karşıya olan bölge, AB görünmektedir. Yunanistan'ın içine düştüğü hazin durum, Yunanistan'ın ardından sırada İtalya, İspanya ve Portekiz'i benzer tehlikelerin beklediğinin birçok resmi makamca dile getiriliyor olması AB'nin içinde bulunduğu durumu ve birliğin geleceğini bekleyen hayati tehlikelerin boyutunu anlatmaya yeter de artar bile. Zira birliğin ortak para birimi olup bugün 17 AB ülkesince kullanılan Euro'nun dahi birlik içinde tartışmaya açılmış olması AB adına ciddi bir kayma.
Geçtiğimiz günlerde G-20 Zirvesi sırasında Fransa'nın Avrupa işlerinden Sorumlu Bakanı Jean Leonetti, AB ülkelerinin Yunanistan'dan sorumluluk almasını istediğini, AB tarafından kabul edilen kurtarma planını Yunanistan tarafından onaylanmaması halinde Yunanistan'ın avro para birimi dışında, AB'den de çıkartılabileceği uyarısında bulundu. (Bu arada Batı'da yayımlanan birçok araştırma, Yunanistan'da Aralık ayı içerisinde yapılması planlanan, kemer sıkma politikası ile ilgili referandumda hayır oylarının % 70'e yakın olacağını iddia ediyor) Birkaç gün önce Yunanistan'da Papandreu, önceki gün ise İtalya'da Berlusconi istifa etti. Bu ay görev süresi sona erecek olan ve 13 yıldır görevini sürdüren AİHM Başkanı Jean-Paul Costa'nın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama ise daha vahim. Costa "Avrupa 1930'lu yıllara dönebilir" dedi. Wall Street Journal'ın yayımladığı istatistiksel çalışma ise daha farklı noktalara ve bir o kadar da AB'yi fazlası ile aşan küresel etkilere işaret ediyor. Wall Street Journal'a göre, Yunanistan'da başlayacak büyük bir finansal çöküş, Yunanistan'ın AB'nin %3-4'ünü oluşturuyor olması gibi sudan bir nedenle telafi edilecek gibi değil. Yunanistan'ın Euro'dan çekilmesi ya da eski para birimi olan Drahmi'ye geçmesi sadece Yunanistan'la sınırlı kalacak olası bir durum yaratmayacak. Yunanistan'ın Euro'dan çekildikten sonra finansal sistemin tamamen çöküp dibe vurması, önce AB'yi, AB'den sonra da ilk olarak Çin ve ABD'yi etkileyebilecek bir kriz dalgası yaratabilir. Zira AB, ABD'nin dünyadaki 2. büyük ihracat pazarı. 2010 yılında ABD, AB Ülkelerine 240 milyar dolar ihracat yaptı. Bu 240 milyar dolarlık ihracatın yaklaşık olarak %75'ini AB'nin EURO Bölgesi(17 Ülke)'ye gerçekleştirdi. Aynı dönemde Çin, ABD'yi de geçerek AB ülkelerine 267 milyar dolarlık ihracat yaptı. Bu şu demek; AB'nin daha zor bir ekonomik dar boğaza girmesi, mecburen kendi içine de kapanmasına yol açacak ve ithalatı azalacaktır.
AB'nin ithalatı azaldığı takdirde bundan ilk direkt negatif etkiyi görecek olanlar AB'ye en çok ihracatı gerçekleştiren iki ülke olan Çin ve ABD olacak, hem Çin hem ABD ihracatında daralma yaşanacaktır. Ekonomisi tamamen ihracat dengesi üzerine kurulu olan Çin gibi bir ülkenin ihracat fazlasında oluşacak bir daralma ise başta Amerikan Hazinesi olmak üzere birçok merkezi sıkıntıya sokabilecektir. Dahası euro-dolar paritesinde gerçekleşmesi muhtemel kaymalar, hem ABD'nin ihraç mallarını daha pahalı hale getirebilecek sadece bununla da kalmayıp, ithalat-ihracat nakit-akış dengesi farklılıklar arz eden Türkiye gibi, birçok ülkeyi de daralmaya götürebilecek, cari işlemler dengesinin vereceği büyük açıkları kapamak için dış borçlanma gerekecek bu ise zaten kriz halinde olan piyasaları daha karmaşık bir panik haline sokabilecektir.
Ünlü iktisatçı Barry Eichengreen, Yunanistan'ın Euro'dan çekilip Drahmi'ye geçmesi halinde, finans sisteminin tamamen çökebileceği ve tek başına Yunanistan'ın içine düşeceği bu durumun Euro'dan çıkacak olması ihtimali dahilinde bile bütün AB finans çevrelerini çok kötü etkileyeceğini vurguladı. Arvind Subramanian ise dünya ekonomisindeki eksen kaymasına işaret ederek, Sarkozy'nin Çin'den yardım talebi karşısında, Çin'in AB'ye yardım etmesi fakat mutlaka bunun karşılığında AB'den belirli siyasi tavizler koparması gerektiğini, AB'nin Çin'den yardım istemesinin ise küresel finans sistemindeki eksen kaymasının en büyük işareti olduğunu ifade etti.
baha.erbas@usasabah.com