Rusya'nın Avrasya'nın doğusunda yani Asya'da ilerlemesi mümkün değildir. Zira bu Kremlin'in gündeminde de bugün için yoktur; ta ki Çin başı sonu belli açık bir tehdit olana kadar. Zaten Avrasya'da Çin-Rusya-Japonya-Hindistan arasındaki stratejik güçler dengesi de ne Rusya'ya ne de diğer güçlerden herhangi birine bariz bir atak fırsatını kolay sunmamakta, ABD'nin rolü ise değişmez olarak burada devreye girmektedir. Bir yerde Avrasya'daki güçler dengesini Avrasya'nın dışında kalan tek büyük güç olan ABD ve gelecekteki muhtemel Avrasyalı müttefiki/müttefikleri tayin edecektir. Zira bölgede güçler arasındaki denge ABD'nin mukayeseli üstün olan ekonomik ve askeri dengeleyici rolü ile belirmektedir.
Dahası, Çin-Rusya-Japonya arasındaki hesaplar ve çatışmalar bu güçlerden herhangi birinin diğerine, diğerinden daha fazla yaklaşmasına ya da ikisinin biri karşısında müttefik safına ilerlemesine bugün için mevcut şartlarda izin vermemektedir. Bütün bu bölgelerdeki genel gidişatın en çok müspet ve menfi faydasını görmesi muhtemel ilk büyük güç ise Rusya'dır. Çünkü Avrasya'nın hem Batı yakasında hem de Doğu yakasında bulunan tek güç Rusya'dır. Rusya tarihsel olarak Deli Petro döneminden bugüne istisnasız önceliğini hep Batı'ya vermiştir. Dolayısıyla Rusya, sonuna kadar Batı'ya yani Avrupa'ya doğru ilerlemek için çalışacaktır.
Rusya'nın Avrupa'ya yayılmasının giriş kapısı Ukrayna, pazarlığın başkenti ise Berlin'dir. Avrupa'nın içinde bulunduğu ekonomik krizin başından bu yana Almanya kademeli bir şekilde strateji değişikliğine gitmektedir. Geçmişte AB, Almanya için vardı. Eğer gelecekte de güçlü bir AB olmayacaksa bu Almanya istemeyeceği için olmayacaktır. Bugün Almanya bunun kararını vereceği tarihsel süreçten geçiyor. Eğer Almanya razı olmazsa, Ukrayna, Avrasya'daki iki büyük gücün yani AB ve Rusya'nın geleceğinin tayininde pivot rolü görecektir ve o takdirde sanayileşmiş ve daha zengin olan Katolik Batı Ukrayna Avrupa safında, sanayileşememiş olan Ortodoks Doğu Ukrayna ise Rusya safında hizip tutabilecek, Ukrayna'nın bölünmesi dahi gündeme getirilebilecektir.
Fakat Rusya ve Almanya işbirliklerini bugünkü noktadan daha ilerilere taşırlarsa, yakın gelecekte Almanya tercihini AB'den değil Rusya'dan yana kullanacak olursa, hem bu bölgeler için hem de ABD ve Türkiye için daha farklı ve kötü bir senaryo oluşabilecektir. Ukrayna'nın bu hassas konumu sebebiyle ABD, Ukrayna'nın Rusya ve AB arasında bölünmemesi ve bağımsız kalmasını hep desteklemiş, 2004 yılında Batı yanlısı Turuncu Devrim bu sebepten yaşanmıştır.
Fakat 2008'deki Gürcistan Savaşı'ndan sonra bölgedeki dengeler Rusya lehine değişmeye başlamış ve hala da o istikamette devam etmektedir. Gürcistan Savaşı ve sonrasında Kafkaslar'da yaşanan gelişmeler, geçen yıl Ukrayna'da yapılan seçimlerde Rus taraftarı Yanukoviç'in Batı yanlısı Timoşenko'yu devirmesi, seçimlerden hemen sonra Ukrayna Parlementosu'nun Kırım-Akyar'da bulunan Rus Filosu'nun süresini 2042'e kadar uzatması, Ermenistan'daki Rus Askeri Üssü'nün de 2044 yılına kadar bölgede kalacak olması, geçtiğimiz ay içerisinde eski Başbakan Timoşenko'nun 2009 yılında yapılan bir doğalgaz anlaşmasında görevini kötüye kullandığı gerekçesi ile çıkarıldığı mahkemece tutuklanması, Rusya'nın Kazakistan ve Belarus ile Ortak Gümrük Birliği uygulamasını başlatmış olması, ardından Putin'in, "Artık Belarus'un Rusya ile birleşme vakti gelmiştir" sözü...
Bütün bunlar Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Karadeniz'in geleceğine dair çok önemli tarihsel virajlardır ki Türkiye'nin güvenliği ile de yakından alakalı olan olaylardır. Eğer geleceğin dünyasında ABD, Rusya karşısında 1990'larda Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya'da büyük bir hevesle başlattığı "Çevreleme Politikası"nı sürdürmeyecekse (ki gelişmeler bu istikamette seyrediyor), Rusya ile farklı bölgelerde başka pazarlıklar uğruna bu bölgelerden çekilecek ya da bu bölgeleri feda edecekse, bu bölgelere yerleşecek bir Rusya'nın Doğu Avrupa'dan sonra atlayacağı ikinci taş, Balkanlar'a yerleşmek olacaktır.
Bu ise Türkiye'nin güvenliği açısından kabul edilemeyecek bir durumdur. Zira olası senaryo Hem Bosna-Hersek hem Kosova'nın geleceğini tehlikeye atacaktır. O sebeple Türkiye bir an evvel NATO'nun en büyük ikinci ülkesi olarak Bosna-Hersek'in NATO üyeliği için gece gündüz çalışmalıdır. Zira Balkanlar'a yerleşecek bir Rusya, Balkanlar'ı unutacak bir ABD, Rusya'ya sermayesi ile tahakküm edecek bir Almanya, hiçbirimizin haz etmeyeceği bir ihtimaldir.