1 Temmuz 2011'de Rusya, Kazakistan ve Belarus arasındaki gümrük noktaları kaldırıldı. 3 ülke, alınan kararlar ve sonrasında yapılan uzun çalışmalar neticesinde Ortak Gümrük Birliği kurdular. Bu süreç, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonraki en büyük ekonomik gelişme olarak değerlendiriliyor. Böylelikle Rusya'nın, Avrasya Ekonomik Topluluğu çerçevesinde hedeflediği gümrük birliği uygulaması resmen yürürlüğe girmiş oldu. Geçtiğimiz günlerde Rusya Başbakanı Putin'in Basın Müşaviri Peskov, Ortak Gümrük Birliği yükümlülüklerini 3 ülkenin de tam olarak yerine getirmeye başladığını açıkladı.
Bir sonraki hedef 1 Ocak 2012'de Rusya, Kazakistan ve Belarus arasında "Tek Ekonomik Alan"ın yürürlüğe girmesi. Şüphesiz Rusya'nın içinde bulunduğu bir gümrük birliği, bölge ülkeleri için birçok avantajları beraberinde getirebilecektir. Nitekim geçtiğimiz Haziran ayında Minsk'te düzenlenen Avrasya Ekonomik Topluluğu hükümet başkanları toplantısında konuşan Rusya Başbakanı Putin, Rusya, Kazakistan ve Belarus arasında oluşturulan gümrük birliğine Kırgızistan ve Tacikistan'ın da dahil olmak istediğini açıkladı. Aynı toplantıda Putin, Gümrük Birliği konusundaki hedeflerinin 2013 yılına kadar Avrasya Ekonomik Topluluğu'na geçiş olduğunu duyurdu.
Ortak gümrük birliğinin bölge ülkelerine uzun vadede sağlayacağı avantajların, Rusya'ya gerek bölgede gerekse uluslararası arenada sağlayacağı faydalar karşısında ne ölçüde kalacağı ise muğlâk.
Bu gelişme doğrultusunda geçtiğimiz günlerde Rus Hükümeti, Rusya'da çalışan Belaruslu ve Kazakistanlı işçilere, Rusya'daki göçmen işçilere çalışabilmek için zorunlu olan çalışma izni kıstasını kaldırdığını açıkladı. Rusya açısından tam olarak gümrük birliği koşulunu gerçekleştirmiş bir Avrasya Ekonomik Topluluğu, Çin'in bu bölgelerde yayılmasını engelleyecek en önemli araç olarak kullanılacaktır. Dahası uluslararası birçok kuruluşta Rusya'nın gücünü artıracak, sesinin daha gür çıkmasına, temsil alanının genişlemesine vesile olacaktır.
Rusya'nın Avrasya Ekonomik Topluluğu çatısı altında bölge ülkeleri ile AB benzeri ekonomik bir yapıya gitme hedefinin başlıca nedeni, geleceği dair en önemli kaygısının eski Sovyet rejiminin sahası ve dolayısıyla bugünkü Rusya'nın arka bahçeleri olan Orta Asya'da artması muhtemel "Çin Etkisi"dir. Ekonomik olarak geçen her gün daha da güçlenen Çin'in Orta Asya'daki Türk Devletleri'ni ve bölgedeki enerji havzalarını kontrolü altına alması bu bölgelerde Rusya'nın çıkarları açısından başına gelebilecek en kötü senaryodur ve Rusya bundan dolayı bu tür girişimlerle bölge ülkelerini kendine daha da bağımlı hale getirmek için çaba harcamaktadır ve bugün için AET bunun en güçlü enstrümanıdır. Nitekim bugün Kazakistan sathında petrol arama faaliyeti gösteren şirketlerin % 25'i Çin kökenli enerji şirketleridir ve Rusya bu durumdan ziyadesiyle rahatsızdır. Çin'in yayılmacılığı, sadece Rusya açısından değil bölge ülkeleri açısından da üzerinde durulan, düşünülen bir konudur. Zira Kazakistan ve Kırgızistan gibi bölge ülkelerinin kamuoyunda, Çin'in ekonomik olarak Orta Asya'yı istilasının uzun vadede bölgenin güvenliğine ve milli çıkarlarına vermesi muhtemel zararlar devamlı tartışılıyor ve burada olası bir Çin Tehdidi'ne karşı Rusya'dan başka alternatif de gözükmüyor.
Kazakistan kamuoyunda, Kazakistan'ın Gümrük Birliği'ne katılmasının bölgedeki Çin etkinliğini ve Kazakistan'ın enerji kaynakları ile ilgili Çin'in geleceğe dair emellerini engelleyeceği, Rusya'yı Çin'e karşı kalkan olarak kullanmanın uzun vadede Kazakistan'a neler getirip götüreceği konuşuluyor. Avrasya'da Rusya ve bölge ülkeleri arasında oluşacak "Tam Ekonomik Alan" için ise şüphesiz Kazakistan çok özel ve önemli bir role sahip. Kazakistan hem sahip olduğu doğal kaynakları hem de Avrasya coğrafyasındaki jeostratejik konumu itibarıyla çok önemli bir aktör. O yüzden hem Rusya ve ABD hem de Çin, bu Orta Asya ülkesi ile ilişkileri geliştirme peşindeler.
Kazakistan'ın Rusya ile gümrük sınırlarını kaldırması Çin'i fazlası ile tedirgin etmiştir. Zira Pekin, Moskova'nın korktuğu şeyi hayata geçirmek amacıyla Orta Asya Havzası'nda uzun yıllardır çok çaba sarf ediyor. Bir taraftan 1990'ın başında SSCB'nin dağılmasını fırsat bilip, 90'lar boyunca ekonomik ve kurumsal sıkıntılarından başını kaldırıp çevresine çok da mesai harcayamamış olan Rusya'dan doğan boşluğu doldurmaya çalışırken diğer yandan da daha ileri bir adım olarak ekonomik açıdan bölge ülkelerini Pekin merkezli bir yapılandırma hedefi içerisinde ve bütün araçlarını da bu doğrultuda kullandı, kullanıyor. Rusya ise Çin'in bu çalışmalarını akamete uğratmak için Tek Ekonomik Alan'ı AET çerçevesinde bir an önce hayata geçirmek için çaba harcıyor. Bu çerçevede geçmişte Gürcistan örneğinde yaşandığı gibi, BDT bünyesinde yaşanan aksaklıklardan da ders almış görünen Moskova, AET'nin kurumsal ve hukuki yapısını da bu tecrübelerle inşa etmeye çalışıyor. Zira AET bünyesinde oybirliği ile alınan kararlara bütün üyeler uymak ve kendi sınırları dâhilinde bütün düzenlemeleri yapmakla yükümlüler.
1920'lerde Büyük Oyun'un başlarında İngiltere Türkiye, İran ve Afganistan'ı yanında tutmak kaydıyla Orta Asya'yı Rusya'ya terk etmişti ve Rusya o günden ta 90'ların başında SSCB dağılana kadar bütün bölge sathında gücünü muhafaza etmişti. Bugün gelinen noktada Rusya'nın karşısında farklı bir aktör var ve bölgedeki Büyük Oyun'a ABD'nin bundan sonraki süreçte nasıl ve ne şekilde katılacağı ya da katılıp katılmayacağı ise ABD'nin son yıllarda yaptıklarından dolayı tam kestirilemiyor. Zira bu birazda Moskova-Pekin arasındaki güçler dengesinin geleceğine bağlı. Bakalım, "Büyük Oyun"un kazananı bu sefer kim olacak?
baha.erbas@usasabah.com