Son günlerde kamuoyunda Amerika'daki Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA) ve diğer Ermeni Diaspora'sının yoğun girişim ve kampanyaları neticesinde, "Ermeni Soykırımı Tasarısı"'nın Temsilciler Meclisi'nin gündemine geleceği konuşuluyor.
Türk diplomatlara karşı Ermeni terör olaylarının başladığı 1970'li yıllardan bu yana diaspora ve Washington'daki destekçilerinin lobi faaliyetleri neticesinde malum tasarı birçok defalar Türk-Amerikan İlişkileri'nde gerginliklere sebep olabilmişti. İlki 1975 yılında olmak üzere şimdiye kadar tam 8 defa Temsilciler Meclisi Dış ilişkiler Alt Komitesi bu tasarıyı onayladı.
Her yıl 24 Nisan'da," acaba ABD Başkanı ne diyecek? Sözde soykırımı kabul mü edecek? Eder mi? Ederse ne olur? " gibi tartışma konuları ise Türk siyasal ve sosyal hayatına yön veren odaklar nezdinde ve kamuoyunda bir '24 Nisan Sendromu' yarattı.
Acaba neden Amerika Birleşik Devletleri Türkiye ile olan ilişkilerini bir Ermeni Meselesi'ne indirgiyor?
Bundan maksat, Kafkaslar'ın ortasında, hiç bir maddi zenginliği bulunmayan, kilidi de anahtarı da Moskova'nın boynunda takılı duran yoksul ve fakir 3 milyonluk Ermeni Devleti'ni ve halkını korumak ya da desteklemek mi? Eğer maksat, haritada birçok senatörün, yerini dahi bulamayacağı ve Washington için stratejik değerini açıklayamayacağı (çünkü bugün için yok) Ermenistan'ı desteklemekse, hem ABD'deki diaspora hem de kongredeki destekçileri bunu kolaylıkla yapabilirler. Herhalde diaspora ve Nancy Pelosi gibi destekçileri dünyada fert başına en çok Amerikan yardımı alan ülkeler listesine İsrail,Ürdün ve Mısır'ın ardından 4. olarak Ermenistan'ı gayet kolaylıkla ekletebilir, Ermenistan'a zenginlik ve refah ihraç edebilirler. Ya da birçok uluslararası kuruluşlardan yardım ve destek temin edebilirler.
Ama bu öneriler ne diaspora ne de destekçileri tarafından hiç gündeme getirilmiyor. Dış ilişkiler Alt Komitesi ilki 1975'te olmak üzere tasarıyı 8 defa kabul etmiş ama 1975'ten bu yana Ermenistan'ın sosyo-ekonomik durumu 8 adım öne gidememiş! Demek ki mesele Ermenistan ya da Ermeni halkının mağduriyetini desteklemek ya da Ermenistan'ı korumak değil! Eğer mesele bir halkın uğradığı haksızlık veya mağduriyeti gidermek olsa idi herhalde daha dün Ermenistan'ın Hocalı'da yaptığı hunhar katliamın hesabını sormak ta 1915'i konuşmaktan daha yakın ve adil bir yol olurdu.
Diplomaside 'Havuç ve Sopa" büyük güçlerin de her zaman başvurdukları bir yoldur. Amma ve lakin limitlerini aşmadıkça!
Mesele Ankara ile satranç oynarken 1 taş daha güçlü oyuna başlamak ise bu bugün Washington'un Ankara'ya karşı içinde bulunduğu küresel ortamda başvurabileceği bir lüks gibi değil! Eğer bu Ankara'ya karşı geçmişte geleneksel olarak kullanılan bir taktik ise idi bunun miadının dolduğu ortada. ABD'nin bu girişimi Ankara'nın etrafı ile olan ilişkileri ve uluslararası ortam içindeki konumu dolayısıyla bugün iyi ve akılcı bir yol değil!
Amerika Birleşik Devletleri bugün global sahnede askeri, ekonomik ve diplomatik olarak en güçlü olan en büyük güç. Sonbaharını yaşayan bir süper güç! O zaman hadiselere bu noktadan bakınca ortaya çıkan stratejik ve diplomatik gerçekliğin boyutları da mahdut ve realist olmalı! Nitekim Obama "Düşman gücümüzü dağıtmamızı ve sonra çökmemizi istiyor" dedi.
Balkanlar, Kafkaslar,Orta Asya,Ortadoğu ve Akdeniz Dünyası...
Eğer bir devlet süper güç ise bütün bu bölgelerdeki çıkar ve işbirlikleri, ittifak ve dostlukları da o süper güç için kati bir biçimde hayatidir. Bu Amerika açısından ise ta Spykman'dan bu yana böyledir!
Acaba Ermenistan'ın ya da ABD'deki Ermeni Diasporası'nın bütün bu bölgelerde Washington açısından stratejik bir değeri var mıdır? Varsa nedir?
Bu stratejik değer Türkiye gibi bir ülkeye kullanılabilecek boyutta mıdır? Ya da bugün Türkiye'ye karşı bu tür hamlelere girişmek ABD'nin hangi konularda, sorunlarda ve bölgelerde çıkarınadır?
Başta Washington'da olmak üzere dünyanın birçok başkentinde yüzlerce think thank kuruluşunda yoğun ve devamlı bir Türkiye tartışması yaşanıyor. Birçok gözlemci Türkiye'nin artık bölgesel bir 'Büyük Güç' olduğunu ifade ediyor. Dolayısıyla Türk Amerikan ilişkileri; sonbaharını yaşayan bir Süper Güç ile yükselişi devam eden bir Bölgesel Büyük Güç ilişkileri!
Acaba Temsilciler Meclisi'nde tasarı lehine olan senatörlere yukarıda Ermenistan için zikrettiğim sorular Türkiye için "Kosova'dan Afganistan'a, Karadeniz'den Somali'ye bütün Balkan, Kafkas, Ortadoğu ve Asya coğrafyasında ABD'nin mevcut çıkarları ve içinde bulunduğu zor dengeleri açısından, Türkiye'nin bütün bu bölgelerde ve ötesinde ABD için stratejik değeri nedir? Ya da Türkiye ile ilişkiler Ermeni Lobisi'ne ve Washington'a hiç bir taktik fayda getirmeyecek bir tasarıya feda edilebilir mi? Bugün Türkiye'nin bölge barışına ve istikrarına sağladığı katkıyı sağlayabilecek, Türkiye'nin yerini ikame edecek, bölgede başka bir güç var mı? Varsa bu güç Ermenistan mı?" şeklinde sorulursa cevapları kendilerini dahi tatmin edemeyecek kadar sığ ve politik kalacaktır.
2000'lerin başında Ermeni Meselesi Fransa'da gündeme gelince bir Fransız senatör çıkıp şöyle demişti:"Tarihi ve siyasi gerçekler ayrıdır! Lyon Bölgesi'nde oyunu almamız gereken 22.000 Ermeni var. Benim için tek gerçek bu"
Hadise burada da farklı değildir. Açık sözlü bir senatör çıkarsa oda Lyon yerine California diyebilir. Ama eğer bir süper gücün dış politikası, California'da veya falan eyaletteki Ermeni oylarını düşünüp Amerika'nın emperyalist çıkarlarını hiçe sayan lobilerin ve destekçilerinin eline kalmışsa bu o düzenin miadının dolmakta olduğunun tabii bir karinesidir.
Hadise ABD'deki Pelosi gibi politikacılar için siyasi bir rant, diaspora için ise sadece bir SEKTÖR'dür. Çünkü artık Ermeni Diasporası için "Genocide" iyi para kazandıran, yüzlerce milyon dolarlık bir rant alanı haline geldi.
Kaldı ki Türkiye ile Ermenistan arasında Zürih'te imzalan protokollerle başlayan normalleşme süreci herkesten ve her şeyden önce Ermeni diasporası ve Ermenistan'daki statüko yanlıları tarafından dinamitlenmiştir ve dinamitlenecektir. 1990'larda Ermenistan ile Türkiye arasında ilişki kurmak çabasında olan ve bu sebeple Türkiye'ye ziyarete gelen 5 Ermeni vekil, Koçaryan döneminde bir günde temizlenmişti.
Yukarıda Ermenistan'ın ABD için stratejik bir değeri yoktur dedik çünkü Ermenistan bugün için tamamıyla Rusya'nın avuçlarındadır. Ekonomik,askeri ve siyasi olarak Rusya'ya bağımlı ve muhtaçtır.Türkiye-Ermenistan sınırında dahi Rus bayrağı dalgalanmakta, sınırı Rus askeri beklemektedir. Bu şartlarda ABD, Ermenistan'ı nasıl ve ne şekilde ihya ederse etsin, bölgedeki Rus hakimiyetini kıramayacaktır. Maalesef Washington'un bilmesi gereken bir gerçek de şu ki; Washington'ın Erivan'daki itibarı İran'ınkinden fazla değil azdır! Üstüne üstlük, eğer bu konuda Washington biraz daha ileri gidecek olursa Azerbaycan gibi Ermenistan ile mukayese edilmeyecek kadar stratejik öneme haiz kilit bir ülkeyi kaybedecek, Rusya'nın kucağına bırakacaktır ki stratejik bir gaflettir!
Eğer Washington,Türkiye'nin Ermenistan'a sınır kapısını açmasının Erivan'ı Rusya'nın yörüngesinden uzaklaştıracağını, bölgedeki Rus etkisinin zayıflayacağını ya da Kafkaslar'da kendine bir kapı açacağını düşünüyorsa bu tek kelimeyle safdillik olur ya da Wikileaks'de yazanlar gibi ABD'li diplomatların bulundukları ülkelerde sokaklarda konuşulan dedikoduları ülkelerine rapor ettikleri Washington'ın da bu raporların mucibince hareket ettiği anlaşılır!
Geçen hafta İstanbul'da ABD Barış Enstitüsü'nün (USOP) düzenlediği toplantıya eş başkanlık eden ABD Eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, Türk Amerikan İlişkileri'ndeki bazı yanlış algılamalardan ve istişare eksikliğinden yakındı ve "Türk-Amerikan ilişkileri eşit şartlarda bir ortaklık olmalıdır" dedi.
ABD'nin Ermeni diasporası lehinde hareket etmesinin, Türkiye'den bu konuda bazı tavizler talep etmesinin ne Kafkaslardaki ne de küresel çıkarları ile bağdaşır hiç bir yanı yokken, bugün bunu gündeme getirmek hangi derin stratejik aklın yoludur acaba?
Churchill der ki;Amerikalılar genelde doğru iş yaparlar. Tabii önce bütün diğer seçenekleri tükettikten sonra!
Umalım ki bu konuda bundan sonra herhangi bir seçenek Temsilciler Meclisi'nin gündemine gelmesin!
Hamiş 1: 24 Nisan'lın "Genocide" ilan edilmesi, tarihi gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olan bir durum değildir. Bu da sonraki yazının konusu olsun!