Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

13 Nisan 2015, Pazartesi

Sabra Şatilla'da babası, Yermük'te kendisi

Filistinliler sadece kendi topraklarında değil Suriye'de de zulüm ve bombardıman altındalar. Yermük'te 18 bin Filistinli için ikinci bir Sabra Şatilla alarmı verildi.
48 sınırları, Kudüs, Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinliler, onların bir bölümü mülteci yani kendi topraklarında mülteci konumundalar.
Batı Şeria ve Gazze'de toplam 27 mülteci kampı var, kendi ülkelerindeler ama mülteciler.
1948'deki işgalle birlikte yüz binlercesi evlerinden oldu, bir kısmı kendi topraklarındaki mülteci kamplarına sığındı, çoğunluğu ise Ürdün, Suriye ve Lübnan'a sürgün edildi.
Şu an Filistin topraklarındaki Filistin nüfusu kadar Ürdün, Suriye ve Lübnan'da Filistinli mülteci var. Toplam 33 kampta yaklaşık 6 milyon Filistinli yaşam mücadelesi veriyor.
Onlar 48'de toprakları işgal edildiğinde, evlerini terk etmek zorunda kaldıklarında, ellerinde anahtarlarla sürgüne gittiler, anahtarları hala saklıyorlar çünkü bir gün işgal bitecek ve evlerine geri dönecekler, işte Filistin direnişinin en önemli kaynağı o anahtarlar.
Suriye'deki kampların en büyüğü Şam'daki Yermük'tü, 2011 yani katliamlar başlamadan önce 180 bin civarında Filistinli barınıyordu, o kampta.
Katliam sürecinde Filistinlilerin büyük çoğunluğu, direnişe katıldı, Şam rejimi Filistinlilerin muhaliflerin safına geçmesine tepkiliydi, daha ilk günlerde Yermük'ün kalemi kırıldı.
Kamp günlerce bombalandı, yüzlerce Filistinli katledildi, sonra kuşatma geldi, içerdeki gıda ve ilaç stokları kısa sürede tükendi, 2013-2014 arası kampın dışına kimse çıkamadı, içeriye girişlere de izin verilmedi.
Ve açlıktan ölümler başladı, bu devirde bir ülkenin başkentinde 2 bin Filistinli açlıktan hayatını kaybetti.
180 bin nüfus 3 yılda 18 bine düştü, geriye sadece yaşlı, kadın ve çocuklar kaldı. Sığınacak yerleri yoktu, zaten kamptan dışarı çıkmaları imkansızdı, çıksalar bile mülteci oldukları için başka bir ülkeye iltica etme hakları da yoktu.
Daha önce kamptan ayrılıp, Filistin'e dönmek isteyenler oldu ama İsrail izin vermediği için Abbas yönetimi onları alamadı sadece 1500'üne Hamas sahip çıktı, Mısır'daki tünellerden geçip Gazze'ye girebilenler canlarını kurtardı.
Gazze'ye gidemeyenler ise Ürdün ve Lübnan sınırlarında perişan edildi, onlara "double refugee" adı verildi çünkü zaten hayata mülteci olarak gelmişlerdi şimdi ise ikinci kez mültecilik talep ediyorlar ama yasalar buna engel oluyordu.
Bombardıman, açlık derken bir de terör belası geldi Filistinlilerin başına. 10 gün önce DAİŞ terör örgütü Yermük mülteci kampını bastı, çatışmalar, saldırılar, bombardıman sonrası kamp terör örgütünün eline geçti.
Esat rejimi nasıl olur da başkentte kuşatma altında tuttuğu kampı, DAİŞ'e kaptırdı, bunu anlamak güç ama Filistinliler bu işin sırrını çözmüş.
"İkinci bir Sabra Şatilla katliamı geliyor" diyorlar. 16 Eylül 1982'de tıpkı Suriye'deki Yermük gibi Filistinli mültecilere ev sahipliği yapan Lübnan'daki Sabra ve Şatilla kampları basılmıştı.
Daha sonra adı "Sabra-Şatilla Kabasına" çıkacak olan Şaron'dan yol alan teröristler, 3500 Filistinliyi katletmişti.
Aynı gün dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'ın birlikleri, Sabra-Şatilla kamplarına birkaç dakika mesafedeydi, Filistinliler Baba Hafız Esad'ın da Şaron'la birlikte o katliamın sorumlusu olduğuna inanıyorlar.
Bugün benzer tehlike Yermük için geçerli, Sabra Şatilla'ya göz yuman Hafız Esad'dı. Bugün Yermük'ü katliam yerine çeviren ise oğlu Beşar Esad.
DAİŞ'le birlikte Yermük'ün bugünden daha beter olacağından korkuluyor çünkü geride sadece kadın ve çocuklar kaldı, açlıktan ölüm tehlikesinin yanı sıra bir kalemde toptan katliam için Yermük'te alarm verilmiş durumda.

SON DAKİKA