Yemen'de Ocak ayında Husiler darbe yaptı. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri yanı başlarındaki İran yapılanmasına sessiz kaldı. Belki o anda müdahale etseler darbe bile olmayacaktı.
İran destekli Husiler, Ocak ayında darbe yaparken, seçilmiş iktidar Müslüman Kardeşler'in siyasi temsilcisi olan Islah Partisiydi. Körfez ülkeleri, İhvan ile İran arasında tercih haklarını İran'a ses çıkarmamakta kullandılar ve böylelikle İran, Yemen'e girmiş oldu.
22 Ocak'ta Kral Abdullah'ın ölümüyle tahta geçen Kral Selman, Suudi Arabistan'ın dış politikasında bir takım değişikliklere gitti, Türkiye ile yakınlaşmak bunun en çarpıcı örneği oldu. Yeni Kral Yemen'deki İran yapılanmasına da göz yummadı.
İran'ın bir ayağı Avrupa'da, Batı ile müzakereler Haziran'dan itibaren somut hale kavuşturulmayı bekliyor. Diğer ayakları ise Ortadoğu'da, Suriye, Irak ve Yemen sınırları içerisinde.
Batı ise ikili oynuyor. Hem İran'la müzakere halindeler hem de İran'a karşı Arap ülkelerinin operasyonunu destekliyorlar. Burada sorgulanması gereken şu "İran Batı ile masada otururken nasıl olur da Ortadoğu'daki Arap ülkelerinin himayesindeki bölgelere girebiliyor?"
Bu noktada Amerika ve Avrupa'nın İran'a Arap bölgelerinde saha açma ya da faaliyetlerine izin verme gibi ihtimaller söz konusu.
2011 Arap Baharından itibaren bölge yangın yeri. Kuzey Afrika'nın en uç noktasından, en doğuya kadar her yerde çatışma ve savaş var. Libya, Suriye, Irak, Tunus, Mısır, Yemen. Ortadoğu'daki bu manzara sınırların yeniden çizildiğine dair en kuvvetli delil.
Yemen, haritanın en değerli yerinde. Aden Körfezi, Akdeniz-Kızıldeniz bağlantısının olduğu Süveyş Kanalının, çıkış noktasında bulunuyor. Yani Süveyş'in anahtarı Aden, bu nedenle Aden'de hangi ortakların söz sahibi olacağı çok büyük önem taşıyor.
Süveyş İngilizlerin elinde, Sisi şimdi ikinci Süveyş Kanalı projesinin başında duruyor. O proje aslında Mursi'ye aitti ama Mursi, Süveyş'i "Mısır'ın milli kanalı" olarak görünce, darbeyle indirildi, şimdi proje Sisi'ye emanet edildi.
İsrail ise Sisi'nin başında durduğu Süveyş'e paralel, Aşkelon'dan Eilat'a inen ikinci bir kanal açıyor. Tüm bu projeler, güzergahın çıkış kapısı konumundaki Aden'in değerini de arttırıyor.
10 Arap ülkesi şu an için Yemen'deki Husi hareketini durdurmak adına bölgeye müdahale etseler de sanki iş işten geçmiş gibi duruyor. Bugün Suriye'den ya da Irak'tan İran'ı çıkarmak ne kadar zorsa, Yemen'den de çıkarmak o kadar zor olacaktır.
Husiler, belki darbe sonrası Sana'yla yetinip, Aden'e ilerlemeseler bu müdahale olmayacaktı. Ama yetinmediler, belli ki onlara Yemen'de darbe yapma gücünü verenler, "Aden'e kadar yürüyün" de demişler.
Yemen'deki operasyon sürebilir hatta ikinci bir Suriye ortaya çıkabilir çünkü ortada bir pazarlık var, masada da Batı, İsrail, İran ve Arap ülkeleri oturuyor, bu nedenle bu pazarlık ne kadar uzarsa, Yemen'deki çatışma ortamı da o kadar devam eder.
Arap ülkeleri NATO benzeri bir askeri oluşum içerisindeler, bölgede savaş tam tamları çalınıyor. Ancak İran ile Arapların tarafları olacağı bir savaş uzak ihtimal, onun yerine uzun süreli iç savaş daha yakın ihtimal duruyor.
Gelelim Türkiye'ye, Suriye'de olduğu gibi Mısır'da olduğu gibi Yemen konusunda da Türkiye'nin tavrı net, demokrasi ve insan haklarının korunması. Türkiye yine insani değerler üzerinde politika güdüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İran'ın bölgedeki faaliyetlerinden bahsetti. Bu durumdan Arap ülkelerinin tedirgin olduğunu söyledi.
Ve son bir not, aslında İran'ın Suriye, Irak ve Yemen'deki yapılanmasından en az Arap ülkeleri kadar rahatsız olması gereken bir ülke daha var, o da İsrail.