28 Şubat'çılar başörtüsünü yasaklamışlardı, tesettürü yasaklamışlardı, İmam Hatip'leri yasaklamışlardı, ilahiyatları yasaklamışlardı, dini de yasaklayabileceklerini sandılar. Daha doğrusu, böyle böyle Müslümanları da değiştirip dönüştürebileceklerini sandılar...
Eh, zaman içinde bunu, "dini tahrif etme, dinin içini boşaltma" pahasına bir ölçüde başardılar da...
Böylece piyasaya hoca postuna bürünen, Peygamber'siz, Hadis'siz, Sünnet'siz İslam'ı savunan insanaltı varlıklar çıktı ve gençleri deizm çukuruna itti...
Evet, dinde 28 Şubat'çılar bir şok tedavisi uygulamak istediler.
Emir demiri kesiyordu ya, emirle herkes "laik ve seküler" kesilecekti.
28 Şubat darbe sürecine de, en büyük generalin ağzından, "bin yıl sürecek" denilecekti! Nitekim böyle de denildi...
İsmet Paşa'ları da buna benzer naneler yemişti. Ama ağzına burnuna, yüzüne gözüne bulaştırmıştı. İşin sonunda da rezil kepaze olup avucunu yalamak zorunda kalmıştı...
Lafı uzatmayalım... Geçen gün, beş yıldır devam eden 28 Şubat davasında karar çıktı: 28 Şubat'çılar müebbet hapis cezasına çarptırıldılar. Ama paşalar cezalarını hürriyetlerinden yoksun olmadan çekecekler.
Nasıl yani? İçeri girmeden cezanın infazı nasıl oluyor? Paşaları serbest mi bırakacaklar?
Evet aynen öyle. Çünkü mahkeme paşaların mahpushaneye girmelerini onaylamadı.
Ne yani, seksenine merdiven dayamış generaller bir de kodeste kendi çamaşırlarını mı yıkayacaktı? Çok ayıp!
Oysa ki paşaların birtakım dostları haftalar öncesinden don, atlet, fanila ve limon kolonyası alıp hazırlamışlardı. Ne güzel kendilerini ziyaret edip hediyelerini vereceklerdi. Hevesleri kursaklarında kaldı...
Şaka bir yana, bence bu, bütün zamanların en enteresan mahkeme kararlarından biri tanesi olmuştur vesselam!
***
28 Şubat'ta yenen haltlar!
28 Şubat, bürokratik oligarşinin yani bürokrat, asker ve medya patronlarının yaptığı postmodern bir darbedir.
Darbeciler bu süreçte toplumu ve siyaseti yeniden dizayn etmek istediler.
Türkiye'yi modern dünyadan koparıp diktatör İsmet'in dönemine götürmek istediler.
Bunu da TSK'nın psikolojik savaş yöntemlerini kullanarak, olmayan düşmanlar üreterek ve halkımızı bölerek ve ürküterek yaptılar.
Keza irtica ile mücadele kapsamında "Batı Çalışma Grubu" kuruldu. 6 milyon insan fişlendi... Birtakım kurum ve kuruluşlar andıçlandı...
Kuvvetler ayrılığı ilkesi (yani yasama, yürütme ve yargı), Kara, Hava, Deniz ve Jandarma'nın ayrılığına dönüştürüldü.
Demokrasi, cumhuriyet ve hukuk askıya alındı... Devletle halk arasındaki bağlar koparıldı...
Muhalif medya batırıldı... Muvafık medya kartelleştirildi... Basın özgürlüğü dinamitlenerek yok edildi...
Manşetler Batı Çalışma Grubu'ndan gelen talimatlar doğrultusunda atılmaya başlandı...
Cahil halk(!), cumhuriyet düşmanlarına oy veriyor diye tehlikeli kategorisine sokuldu...
Millet ekonomik krizlerle, vergi reformu adı altında sunulan vergi kesintileriyle linç edildi...
Kemalist ideoloji, vesayetçi demokrasiyle tüm devlet katmanlarına egemen kılınmaya çalışıldı...
Hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukuku ikame edildi...
***
Gel gör ki darbenin failleri: "Kimsenin inancını, yaşam tarzını siyaset konusu yapmadık" diyorlar.
Ne yani, hemşirelik bölümünü birincilikle bitiren tesettürlü kızı mezuniyet töreninden atmadınız mı?
Ne yani, başörtüsü ile meclise gelen vekile, "şu kadına biri haddini bildirsin" diyerek saldırmadınız mı?
Ne yani, darbeciler tarafından kurulan ikna odalarında türbanlı kızlara, "başınızı açmak zorundasınız yoksa sizi üniversiteden atarız" demediniz mi?
Ne yani, muhafazakar subayları TSK'dan sırf eşleri tesettürlü diye, namaz kılıyorlar diye ihraç etmediniz mi?
O zaman nerede kaldı sizin 28 Şubat süreciniz?
İnanca, yaşam tarzına, kılığa kıyafete müdahale etmediyseniz bu kadar insanı kim mağdur etti o zaman? Uzaylılar mı?
Cevap verin!
Veremiyorsunuz, öyle mi?
Hadi yürüyünüz...