Fransa'da eğlenceli işler oluyor. Ama bunları yazmak muhalefetin itini köpeğini kudurtuyor...
Ne yani, birileri kuduruyor diye gerçekleri yazmayacak mıyız?
Hadi yürüyünüz...
Fransa Dışişleri Bakanlığı, geçen hafta Fransız basın yayın organlarına bir talimat göndermiş.
"Suriye'ye muhabir gönderilmesi büyük risk teşkil etmektedir" gibisinden malum lafları es geçiyorum...
Talimatta can alıcı nokta şu: Afrin'e (Suriye'ye) muhabir göndermek ve oradan yayın yapmak isteyen basın kuruluşları, Suriye'ye komşu olan ülkelerin giriş ve çıkış kurallarına uymak zorundadırlar!
Tefsiri: Afrin'den haber yapmak isteyen Fransız basın yayın organları Türkiye'den izin almak zorundadırlar. Nokta.
Ne yani, Fransızlar hep "Afrin'deki gelişmeleri endişeyle izliyoruz" diye zırlayacak değiller ya, ara sıra gerçekleri de söylerler...
Tıpkı Afrin operasyonunun arifesindeki beyanları gibi: "Türkiye'nin sınır güvenliğini korumaya hakkı var!"
Talimatı tebellüğ eden birtakım Fransız basın yayın sendikaları deliye döndüler, esip gürlediler ve sonunda çileden çıkıp çok pis tepki gösterdiler:
"Türklerden izin almak zorunda olduğumuzu bize nasıl söylersiniz, onlarla uyumlu çalışmamızı bizden nasıl beklersiniz?" diyerek yetkililere saldırdılar. Hatta onları linç etmeye bile kalktılar...
Aslında bu manyaklar şunu demek istiyorlardı: "Bizler Afrin'den YPG'nin lehine haberler yapmak isteriz. PKK ve PYD lehine balonlar uçurmak ve kıtırlar atmak isteriz. Yakaladığımız fırsatları Türklerin aleyhine kullanmayı tercih ederiz. Haliyle, yediğimiz haltları gören Türkler, bizi ya sınır dışı ederler ya kodese tıkarlar ya da kafamıza sıkarlar... Maçanız sıkıyorsa siz gidin Türkiye'den izin alın..."
Gelinen aşamada, muhabirlerinin başına bir iş gelmesinden korkan Fransa çareyi Fransız basın mensuplarına ayar vermekte, dümen suyumuzda gitmekte ve sakalımıza göre tarak vurmakta bulmuş...
Ne yalan söyleyelim, Fransa'nın parlak bir müttefik olmaktan çıkıp bir Yunanistan basitliğine, bir Amerikan lafazanlığına hızla yuvarlanmasını bekliyorduk. Ama adamlar gözümüzün içine baka baka U dönüşü yaptılar. Helal olsun!
Peki ya, PKK meselesi?
Merak etme Fadime, Fransızlar onların da sülalesini bellemek üzereler!
Al sana somut bir örnek:
PKK ve YPG sempatizanı çocuklar geçen gün okulları boykot etmek için UNICEF'in önünde toplanmışlar... "Gökyüzünde bomba değil balon görmek istiyoruz" gibisinden ilkokul düzeyinde sözde barışçıl sloganlar atmışlar...
Elbette ki, Fransız polisi bu zokayı yutmamış. Birdenbire bu piçlerin etrafını sarmış ve gözaltı araçlarını hazır etmiş... Bunu gören itler küçük dillerini yutmuşlar ve taşkınlık yapamamışlar. Zira totişleri yememiş...
Fransız polisi, "bu zıpırlar bütün sloganları ezbere biliyorlar, bunlar asla Fransa'ya entegre falan olmazlar! Bunların alayını sınır dışı etmek lazım" demiş...
Eskiden olsa Fransız polisi bunlara, "hadi gidin, Türkiye Büyükelçiliği'ni yakıp yıkın! Biz de size her türlü desteği verelim" derdi...
Ne acıdır ki, Fransa'nın PKK politikası (son döneme kadar) bu yönde olmuştur. Bu politika düne kadar, Fransızların çoğundan da destek görmüştür...
Bana "abartıyorsun" diyen şaşkın! Fransa'nın attığı bu adımları neyle izah edeceksin?
Sana canlı canlı iki tane somut misal verdim!
Unutma, karşımızdaki ülke Fransa, karşımızdaki ülke emperyalist, karşımızdaki ülke kapitalist, karşımızdaki ülkenin BM'de veto hakkı var...
Öte yandan, bunlar Erdoğan'dan ölesiye nefret ediyorlar ve onun icraatlarından hiç ama hiç hoşlanmıyorlar...
Demem o ki, herifler köşeye sıkışmasalar bu şekilde hareket etmezler. Peynir ekmek yemezler. Böyle demezler...
Vay be! Fransa, nereden nereye gelmiş...