Bir iki gündür "ölü sayısı" kovalıyoruz. Düşen uçaktaki "ölü sayısı" değil, onları ayrıca kovalıyoruz. Tıpkı sınır ötesinden gelen "şehit sayısını" kovaladığımız gibi.
Bu dediğim, bir minibüsün "Sakar Geçidi" rampasındaki virajdan 30 metre aşağıya uçması sonucu 24 kişinin "trafik canavarına kurban" gitmesiyle ilgili...
Anlaşılan "virajlara yavaş girilmesi" gerektiği konusunda şoförlerimizin önünde yemeleri gereken "kırk fırın ekmek" var... Bu ekmeklerin şoförlerimize bir şekilde yedirilmesi lazım...
Ayrıca sürücülerimizin "hız" konusunda da "bilinçlendirme eğitimlerine" ve "etkili trafik kampanyalarına tabi tutulmaları gerekiyor....
Bir de trafik kazalarıyla ilgili "caydırıcı cezaların" düzenlenmesi şart tabii...
Çünkü biz bu memlekette, onlarca kişinin katili olan şoförün "ben bir şey yapmadım ki, minibüsün freni patladı!" ya da "kader kurbanıyız" diye zırladığına tanık olduk...
Anneler Günü
Kapitalizmin oyunu desek ıkıntı ve sıkıntı çıkar, tüccarın yüzü gülüyor, evlatlar masrafa giriyor ama anneler de mutlu oluyor, kıllık etmenin bir alemi yok yani. Bırakalım da anneler sevinsin bari...
Hem bizleri "karşılıksız seven" annelerimizin hem de bol kazançlar elde eden çiçekçi ve esnaf kardeşlerimizin geçmiş "anneler günü" kutlu olsun...
Atatürk tartışması
Hayır kardeşim, Atatürk tartışmasına girmeyeceğiz. Zira ülkemizde Atatürk lehine konuşanlara ilerici, aydın, entelektüel, aleyhine konuşanlara gerici, yobaz, cahil deniyor...
İlle de Atatürk'ü eleştirecekseniz bunu annesine ve ailesine sövmeden, namusuna dil uzatmadan efendice yapınız... Zira bu tür şeyler Erdoğan'ın dediği gibi "çok çirkin şeylerdir..."
Peki eleştiri nasıl yapılabilir?
Öncelikle eleştiriler Atatürk'ün söylemlerine ve eylemlerine dönük tarzda olmalıdır. Örneğin, Atatürk asker olduğu için demokrat değildi. Aldığı eğitim ve mesleği demokrat olmasına izin vermiyordu... Yönetimi süresince muhalefete asla izin vermemiştir... Muhalefet hususunda silah arkadaşlarına bile toleranslı davranmamıştır... Arkadaşları için Nutuk'ta yazdığı olumsuz şeyler ortadadır... Yaşamı boyunca ülkeyi tek partiyle yönetmiş, vekilleri, valileri, büyük elçileri, il başkanlarını, bakanları, başbakanları bizzat kendisi belirlemiş ve atamıştır...
O dönemde yapılan tüm seçimlere tek partiyle katılmıştır... Devrimleri en yakın arkadaşlarına bile danışmadan istediği zaman diliminde yapmıştır... Sözün özü: Atatürk dönemi tek kelimeyle "tek adam" devridir...
Ölüm ve sıtma
Avrupa'daki egemen sınıflar Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından rahatladılar.
Özellikle Almanlar Macron'un cumhurbaşkanı seçilmesinin işlerine geleceğini düşünüyorlar.
Ancak asıl zaferlerinin, liberal bir acemi politikacı ile ırkçı Le Pen arasındaki tercihin öne çıkmasıyla, egemen sisteme Avrupa'da "toplumsal rıza" kazandırmak olduğunu ifade edebiliriz.
Buna "ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek" denmez de ne denir?
Söylemler sizi yanıltmasın
Almanya ile ilişkiler normal seyrinde devam ediyor. Siz bakmayın havada uçuşan ağır laflara... Zira her iki ülkeye ait şirketler her şeye rağmen çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor...
Almanya ile aramızdaki ticaret hacmi yıllık 37 milyar dolar civarına ulaşmış durumda. Ayrıca ülkemizde 6 binin üzerinde Alman şirketi var.
Öte yandan, ilişkilerimizi pekiştirecek bir diğer ticaret alanı ise silah ticareti...
Alman savunma teknolojileri üreticisi Rheinmetall şirketi, ülkemizde yakın bir zamanda fabrika açacak... Hatta TSK'ya ait Leopard tanklarının modernizasyonu konusunda önemli katkısı olacak...
Amerika, YPG'ye niçin destek veriyor?
Amerika, Rusya'dan dolayı artık Suriye'yi işgal edemeyeceğini çok iyi biliyor. İran'ı durdurmak ve Suriye'de Rusya'nın karşısında pozisyon kazanmak, hem kendi çıkarlarını, hem de İsrail'in güvenliğini garantiye almak için Suriye'de YPG'ye ve diğer terör örgütlerine gizli ve açıktan destek veriyor...
Bizim de bu gerçeği iyi görüp halihazırdaki mevcut durumu defetmeye yönelik kısa, orta ve uzun vadede strateji üretmemiz ve geliştirmemiz gerekiyor... Vesselam.