Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

21 Nisan 2017, Cuma

Referandum iptal edilebilir mi?

Vurduğu yerden bir türlü ses getiremeyen, ne yaptığını kimsenin merak etmediği, daha doğrusu kimsenin ciddiye almadığı Kılıçdaroğlu gene küçük lokma yemiş, büyük konuşmuş...

"Yapılan değişikliği gayrı meşru sayacağız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var. Gerekirse olayı oraya kadar götüreceğiz." demiş.

Aklınca milletin (gerçek) iradesinin referandumda sandığa yansımadığını kastediyor... Bu yüzden değişiklik gayrı meşruymuş...

Bilakis referandumda milletin gerçek iradesi bal gibi, mis gibi sandığa yansımıştır! Değişikliğin "meşruluk" sorunu kesinlikle yoktur!

Adama sormazlar mı, İnönü ve asker cumhurbaşkanları o makamlara milletin iradesiyle mi gelmişti?

O cumhurbaşkanları gerçekte darbecilerden (cuntadan) başka kimi temsil ediyordu?

Geçmişte anti demokratik haltların hepsini CHP yani sizin partiniz yememiş miydi?

"Herkesi kör alemi sersem" sanmayı artık bırakın da biraz aynaya bakın! Geçmişinizle yüzleşin!

Bu ülkede Ali Cengiz oyunlarını seçimlerde (referandumlarda) ancak siz sahneye koyarsınız... Siciliniz de buna çok uygundur!

Her neyse...

Gayrı meşru sayıp da ne yapacaksın? Milleti sokağa mı dökeceksin? İsyan mı çıkaracaksın?

Karşınızda 2013'deki Türkiye yoktur!

Bundan sonra devlete isyan eden "yamyassı" olur!

O yüzden aklınızı başınıza alın ve bırakın bu gayrı meşru işleri...

Adam, milletin gözünün içine baka baka, göz göre göre resmen saçmalamış...

Referandumu, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"ne götürecekmiş...

Hani şu "temyiz" gibi çalışan ve ne hikmetse Türkiye'nin "hep kaybettiği" mahkemeye...

Hani bizi AB'ye almasalar da "kararlarına uymak zorunda" olduğumuz mahkemeye...

Hani bizi "hizaya getirmek" isteyen küresel güçlerin her daim "aleyhimize" kullanmaya çalıştığı mahkemeye...

Açıkçası Kılıçdaroğlu'nun bu "zırvasına" hayırcılar çok sevinmişler.

Batıdan "yemlenen" muhalif medya da olaya büyük bir zevkle, balıklama atlamış maşallah. Zira işin içinde Erdoğan'a ve Ak Parti iktidarına vurmak var...

Şimdi hayırcılar nafile bir umutla ve ülkemizden alacakları tazminatın hayaliyle "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" marifetiyle referandumu iptal etmeye çalışacaklar...

Oysa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Ek 1 nolu Protokol'ün) 3. Maddesi çok açıktır: "Serbest seçim hakkı Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler."

Doğrusu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne referandumun iptali için yalnızca bu madde gerekçe gösterilerek dava açılabilir.

Görüldüğü üzere bu madde açıkça "milletvekili seçimlerinden" ve halkın oyunu "özgürce" kullanmasından bahsetmektedir...

Dolayısıyla 16 Nisan'daki referandumun bu maddenin kapsamına girmesi mümkün değildir.

Zira ortada yasama organının seçilmesiyle ilgili bir durum olmadığı gibi oy verme esnasında da kimsenin başına silah dayanmamıştır. Halk oyunu özgürce kullanmıştır. Nokta. (Bu arada şaibeli olduğu tartışmasız olan 1946 seçiminde CHP'nin "jandarmanın dipçiğiyle" halkımızdan zorla oy topladığını da unutmadık!)

Aksi yönde verilecek kararlar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olacağından "keenlemyekündür" yani yok hükmündedir.

Ayrıca AİHM'de dava açabilmek için (davacının) şikâyet olunan karardan doğrudan etkilenmiş olmak gerekir. Doğrudan etkilenmeyen şikâyetçilerin başvuruları kabul edilmez, edilemez.

Haliyle olayımızda "kabul edilebilirlik" sorunu da vardır. Ortada doğrudan zarar görmeye (etkilenmeye) neden olacak bir eylem (karar) yoktur yani.

Çünkü, referandumda "cumhuriyet rejimi" içerisinde güçlü yönetim sistemi olan başkanlıkla zayıf yönetim sistemi olan parlamenter sistem oylanmıştır. Hepsi budur.

Türkiye'nin başkanlık sistemine geçişini bir türlü hazmedemeyen (krallıkla yönetilen) İsveç, İspanya, İngiltere, Hollanda (AB) ve başkanlık sistemiyle yönetilen Amerika önce kendine baksın!

Hal böyle olunca referandumun iptali için CHP ya da şahıslar AİHM nezdinde dava açsa bile bu dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin önüne gelmeden "kabul edilebilirlik" koşuluna takılacağından reddedilecektir.

Sözün özü: Eğer hayırcılar böyle bir halt yerlerse ancak havalarını alırlar...

SON DAKİKA