Alman medyası ve politikacıları Almancı kardeşlerimize "hayır" demeleri için her türlü baskıyı yaptılar ama başarılı olamadılar... Muhafazakar Türkler, yüzde 63,1'le "evet" deyince Almanlar çok fena bozuldular.
Aslında biz, muhafazakar Türklerin referandumda "hayır" demelerini beklemenin bir "uçukluk" olduğunu önceki seçim sonuçlarına dayanarak kim bilir kaç kez yazdık... (Hatırlarsanız, 1 Kasım seçimlerinde AK Parti ve MHP'nin aldığı toplam oy oranı yüzde 67,5 idi.)
Almanya'da, Erdoğan aleyhine yürütülen o kadar kara propagandaya, o kadar söylem ve eyleme rağmen Almancı kardeşlerimiz referandumda çok az fire verdi.
Böylece gurbetçi kardeşlerimiz hem Almanların "hayır" çıkacağına dair beklentilerini boşa çıkarmış oldular hem de geleceğe dönük umutlarını kesmelerine neden oldular...
Öte yandan, Almanya'da referandum meselesi tam kapandı sanıyorduk, meğerse ırkçı Almanların ceplerinde bir kör kurşun daha kalmış, onu da sıktılar:
"Referandumda "evet" oyu kullananlar Alman vatandaşlığından çıkıp, Türkiye'ye dönsünler"...
Ne yazık ki, bu "pis söylem" şu sıralar Almanya'da ciddi ciddi dolaşıma sokulmuş durumda. Herifler "Evet" diyenlere SKT'si dolmuş yurttaş nazarıyla bakıyorlar...
Oysa ki, "politik tercih" suç unsuru olmadığı gibi demokrasinin, ifade ve düşünce özgülüğünün sunduğu en önemli haklardandır...
Ulan, bunu da mı biz size öğreteceğiz?
Yıllardır demokrasi, ifade ve düşünce özgürlüğü diye diye ensemizde boza pişirip durduğunuz halde şimdi işinize gelmediği için çamura yatıyorsunuz.
Hatta şu sıralar anti demokratik söylem ve eylemlerle gurbetçi kardeşlerimizi "aforoz" etmeye bile yelteniyorsunuz...
Yeter artık! Erdoğan düşmanlığının resmen "suyunu" çıkardınız...
Açık söylemek gerekirse, referandum sonrası soydaşlarımızı; "ayrımcı" ve "ırkçı" söylemlerle "günah keçisi" ilan edenler, hedef tahtasına oturtanlar, Nazi kafalı radikallerin saldırılarına maruz bırakanlar her şeyden önce en başta Almanya'ya zarar veriyorlar. Zira bu tür "adi politikalar" oradaki soydaşlarımızı "koyu bir izolasyona" itmekten başka bir sonuç doğurmaz. Bu da yıllardır emek verdiğiniz "uyum" ve "entegrasyon" politikalarınızın "lağım çukuruna" gitmesine neden olur...
Sözün özü: Almanlar gerçekten "adam olsalardı" Almancı kardeşlerimizin "tercihine" saygı duyarlardı...
Domuz herif
Philippe Moreau adında bir adam var Fransa'da. Ünlü tütün şirketi Philip Morris'le bir ilgisi yok. Bu adi herif sözde siyaset bilimci.
Geçen gün katıldığı bir televizyon programında iki cevher yumurtlamış:
"Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin mümkün olmayacağını, üyelikle ilgili bir anlaşma imzalansa bile 27 üye ülkeden her birinin bunu onaylaması gerektiğini..."
Açık söylemek gerekirse, Ortadoğu'da yani Osmanlı coğrafyasında bölgesel güç olmaya çalışan, Çin ve Rusya ile stratejik ortaklık peşinde koşan, İsrail'e "one minute" diyen, Kıbrıs'tan çekilmeyen ve PKK'ya "cici örgüt" muamelesi yapmayan Türkiye'yi birliğe asla almazlar...
Kaldı ki, yukarıdaki koşullar yerine getirilse bile Türkiye'nin AB'ye girişi her üye ülkede ayrı ayrı referandum konusu olacak. Bir tek ülkede bile "hayır" çıkarsa bizim üyelik çöpe gidecek...
Bu hain Erdoğan'ın öldürülmesinden söz etmiş...
"...O zaman geriye (Türkiye'de) ya iç savaş ya da bunu söylemek zor ama onun (Erdoğan'ın) öldürülmesi kalıyor..."
Aslında FETÖ, PKK ve DAİŞ'i yemleyen Amerika'dır. Erdoğan'ı öldürterek devirmek isteyen, Rus uçağını düşürten, Rus elçisini öldürten ve 15 Temmuz darbe girişimini planlayan da Amerika'dır.
Haliyle bu domuz herif, küresel çetelerin yıllardır yemeğe çalıştıkları ama bir türlü becermedikleri naneyi dillendirmiş...
Ama bu gavurlar Allah'ın da bir hesabının olduğunu unutuyorlar...
Herkesin ecelinin belli olduğunu ve bunun öne çekilerek değiştirilmesinin mümkün olmadığını bilmiyorlar...
Musa'yı Firavun'un ve İbrahim'i Nemrut'un yanında emin kılan Allah elbette ki, Erdoğan'ı da "küresel şeytanların" şerrinden ("emr-i hak" vaki olana kadar) emin kılacaktır... Sözün özü: Bu iş öyle "emr-i Amerika"yla ya da "emr-i Avrupa"yla falan olmaz! Vesselam.