Bir "işçi ve emekçi bayramını" daha idrak ediyoruz... Lakin solcu geçinenlerin kutsal saydığı "Taksim Meydanı"nda değil. 1 Mayıs'ın ille de Taksim'de tepişilerek kutlanması gerekmiyor...
Maşallah, İstanbul'da tepişilecek yer çok! Bir kere de şöyle ahlamadan vahlamadan "kurtlarınızı dökün" be hemşerim...
Bu arada CIA'nın 1 Mayıs 1977'de Taksim'de halkın üzerine ateş açtığını da unutmadık... CIA, benzer bir haltı yemlediği yılanlar ve çıyanlar aracılığıyla da yiyebilir. Dikkatli olmakta yarar var... Her neyse...
Açıkçası 1 Mayıs'ta medya iki yönlü çalışır: İşçi sınıfı,bir yandan "sömürülen emekçi" haberleri ve bunu kınayan mesajlarla gıdıklanır.
Bir yandan da "iş hayatına" ve "ekonomik kalkınmaya" sunduğu katkılardan dolayı işçilerin gönülleri "güzellemelerle" hoş tutulur.
Muhalif medya "yıkama yağlama faaliyetleriyle" bugün işçilere ve emekçilere çalışır anlayacağınız...
Bir takım eski tüfek köşe yazarları da solculuk edebiyatıyla adeta havanda su döverler...
Lakin işçi sınıfı kendisi için döktürülen "solculuk edebiyatını" okumaz. O gene AK Parti'yi destekleyerek kendi bildiğini okur...
Çünkü işçiler sosyalist geçinen partilerin iktidara gelmesi halinde "okkalı kazığın" en başta kendisine atılacağını iyi bilir.
Nitekim Fransa'da da böyle olmadı mı? Fransa'nın solcu Cumhurbaşkanı François Hollande daha fazla sömürü için (yağlı) kazığı en başta işçilere atmaya kalkmadı mı?
Öte yandan, sömürülen emekçi haberleri patronuyla arası iyi olan ve patronunun nimetlerinden doyasıya yararlanan işçileri hiç ilgilendirmez...
Patronuyla arası "limonî" olan emekçiler de solun "çulsuzlukta, çaresizlikte, zavallılıkta eşitlik" edebiyatına "sinkaflı küfür" ederek ve kapitalizmin sunduğu nimetlerden faydalanmayı yeğleyerek yanıt vermektedir...
Açık söylemek gerekirse, işçi sınıfı "sendikalaşma" ve hükümete vurmak amacıyla "greve gitmek" yerine "elindeki işine sımsıkı sarılma" yolunu tercih ederek solcuları "madara" etmeye devam etmektedir...
Dayak isteyene dayak!
Sosyalist ya da komünist geçinen ahmakların bazıları bugün (devrim yapmış gibi) meydanlarda tepişip duracaklar, bazıları da taşkınlık ve azgınlık nedeniyle polisten dayak yiyecekler...
Adama demezler mi, ulan bu neyin sevinmesidir?
Hadi boyunuzu aştığı için iktidara gelemiyorsunuz, bunu anladık.
Peki onlarca yıldır siyaset sahnesinde en ufak bir yere kapak atamamanızı nasıl izah edeceksiniz?
Sonuçta seçimlerde irili ufaklı partilerinizle en fazla yüzde 3 oy devşirebiliyorsunuz...
Maşallah, ömrünüz ağlayıp zırlamayla, dayak yemekle, kodese tıkılmayla ve mağduru oynamakla geçti, geçiyor...
Devlet su işleri misali, bırakın artık bu işleri! Hidayete erin, namaza falan başlayın... Bir de bunu deneyin yani... (Şaka ulan şaka, bu işler öyle zorla olmaz. Nasip meselesidir nasip...)
İnönü solun lideri olmadığı gibi, CHP'de solcu bir parti değildir!
Ne acıdır ki, İsmet İnönü yıllarca bu memlekette solun önderi olarak pazarlandı.
Oysaki, sola en büyük kazığı atan da Paşa'nın bizzat kendisidir. Tıpkı Stalin'in en çok komünist öldürme rekorunu elinde tutması gibi...
Keza memur diktasının ete kemiğe bürünmüş şekli olan CHP de yıllarca bu memlekette solcu bir parti gibi pazarlandı. Daha doğrusu yutturulmaya çalışıldı.
Oysaki CHP, bürokrasinin partisidir ve halkla da bir ilgisi yoktur... Solcu falan değildir yani...
Yurttaşın sesine kulak veren ve politikalarını bu yönde üreten AK Parti'dir!
Yurttaş artık kira öder gibi daire sahibi olabiliyor...
Yurttaş artık kolayca özel araba sahibi olabiliyor...
Yurttaş artık işlerini devlet dairelerinde kolayca halledebiliyor...
Yurttaş artık devlet memurları (doktorlar dahil) tarafından hakarete uğramıyor, aşağılanmıyor...
Yurttaş artık (kaliteli ve yaygınlaşmış) sağlık ve eğitim hizmetlerine kolayca ulaşabiliyor.
Yaşlılar ve kadınlar pozitif ayrımcılık nedeniyle artık daha huzurlu ve mutlular...
Doğa sevgisini ve hayvan haklarını daha çok öne çıkaran, önemseyen ve pratiğe döken gene bu iktidarıdır...
Keza halkın tüketim ihtiyaçlarını karşılayan ve halkı bu açıdan doyuma eriştiren gene bu iktidardır.
Sözün özü: Karşımızda, sağ ve sol partilerden beklenen her şeyi sunabilen bir AK Parti var.
Not: Geçen yazıda belirttiğim gibi CHP'nin son kullanma tarihi yani raf ömrü dolmuştur. Hadi kışkışşş...