Suriye'de ve Irak'ta kim kiminle savaşıyor belli değil. Hele hele kim dost kim düşman hiç belli değil.
Hemen güney sınırımızda bağımsız bir Kürt devleti kurmaya çalışan ve bunun için bizimle savaşmaya hazırlanan YPG'li teröristlerin bölgede yaşayan Kürt kökenlilerden oluştuğunu sanıyorduk meğerse kazın ayağı öyle değilmiş.
Meğer birçok Avrupalı ve Amerikalı bizimle savaşmak için önceden YPG (PYD-PKK) saflarına katılmış. Bu acı ve yakıcı gerçeği öldürülen YPG'lilerin cenazelerinden anlıyoruz.
Allah aşkına bu iğrenç durum, Batı'nın terörle mücadele konusunda bize karşı ne kadar kaypak olduğunu hatta ihanet içerisinde bulunduğunu çok net göstermiyor mu?
Batılılar gerçekleri istedikleri kadar saklamaya çalışınlar ama gerçeklerin günün birinde mutlaka ortaya çıkmak gibi pis bir huyu olduğunu unutmasınlar.
24 Kasım'da Hava kuvvetlerimizin YPG mevzilerine yönelik gerçekleştirdiği hava saldırılarında YPG saflarında yer alan "İngiliz terörist Ryan Lock" yaralanmış. Tedavisinin ardından facebook hesabından "Erdoğan'a ve Türk devletine lanet olsun" yazısını ve yaralı fotoğrafını paylaşmış.
Gene aynı hava saldırısında YPG militanı "Alman Anton Leschek" ve "Amerikalı Michael İsrael" de gebertilmiş.
Kaderin güzel bir cilvesi olsa gerek; Ryan Lock denen hain Fırat Kalkanı operasyonunda 21 Aralık'ta öldürülmüş.
İşin trajikomik yanı, dinden imandan bihaber YPG'liler bu İngiliz'in ölüsüne utanmadan şehit diyorlar. Acaba cenaze namazını da kılmışlar mıdır? Böylece YPG'lilerin ottan bottan her leşe şehit dediklerini görmüş oluyoruz. Bu durum Müslüman Kürtlerin kulağına küpe olsun! Kimin yanında olduklarına, kime destek verdiklerine çok dikkat etsinler. Unutmasınlar ki, verilen her desteğin günün birinde Allah katında hesabı sorulacak.
Tabii ihanetin boyutu Ryan Lock ile sınırlı değil.
Hatırlarsanız Erik Scurfield denen ikinci bir İngiliz terörist YPG saflarında savaşırken 2 Mart'ta Tel Hamis yakınlarında öldürülmüştü.
Gene Dean Evans denen üçüncü bir İngiliz terörist de YPG saflarında çarpışırken 21 Temmuz'da Menbiç'te öldürülmüştü.
Bu somut gerçekler bize gösteriyor ki, Batı terör örgütlerine (PKK, PYD, YPG, FETÖ ve DAİŞ) maddi ve manevi her türlü desteği gizli veya açıktan veriyor.
O yüzden bizim bir an önce Batı'ya, savaş sanayisi noktasından ve ekonomik açıdan bağımlılığımızı en aza indirmemiz gerekiyor. Yoksa yılandan, akrepten dost olmayacağı gibi Batıdan da dost olmaz.
Kapak
PKK, YPG ve FETÖ gibi terör örgütlerinin safına katılmak isteyen Avrupalı ve Amerikalılara hitaben diyorum ki: Böyle tehlikeli haltlar yemeye heves ederseniz Türkiye sizi önce kabak gibi oyar sonra da leşinizi mezara koyar!
New York Times gazetesinin terbiyesizliği
Bildiğiniz gibi New York Times, gazetecilerinin sahadaki güvenliğini sağlamak amacıyla Suriye ve Afganistan'dan geçtiği haberlerde muhabirlerinin adlarını gizliyor.
Haddini bilmeyen bu terbiyesiz gazete şimdi de kalkmış ülkemizi Afganistan ve Suriye kategorisine sokarak ülkemizden yaptığı yayınlarda muhabirlerinin kimliğini "güvenlik gerekçesiyle" gizleme kararı almış.
Anlayacağınız New York Times bundan sonra Türkiye haberlerinde yerel "New York Times çalışanı" ifadesini kullanacakmış.
Gülmeyin bu uygulama şaka değil vallahi gerçek. Öncelikle atılan bu adım ülkemizin itibarını zedelemeyi hedefleyen algı operasyonundan başka bir şey değil.
Haa bir de ABD istediği ajanı Times muhabiri gibi gösterip alttan iş çevirebilsin diye de böyle bir tezgah kuruyor olabilir. Biz de yedik!!
Adama demezler mi siz önce kendi ülkenizdeki Trump'tan haz etmeyen öfkeli milyonları sakinleştirin, şiddet olaylarını durdurun sonra ona buna çamur atın.
Bizim medyamız da vakit kaybetmeden ABD'den geçtiği haberlerde muhabirlerine ve gazete çalışanlarına aynı uygulamayı başlatsa iyi olur.
Zira bu adamlara misliyle çakınca ancak meseleyi kavrıyorlar.
Reina'da Hallmark filmi çeviren Amerikalı
Son Reina saldırısından sonra ön plana çıkan ABD'li turist sizce de çok şüpheli değil mi?
Rahatlığı, verdiği ifadenin çarpıklığı, hakkında ABD'li bir deniz piyadesi olduğuna dair iddialar, ertesi gün ülkesine dönerken hava alanında gevrek gevrek "Yine geleceğim" ve "Belki ben ülkeme döndüğümde yarın kahvaltımı yaparken bunları unutacağım ama siz bu olayın üzüntüsünü uzun süre yaşayacaksınız" mealinde imalı imalı sözler söylemesi, tüm bunlar çok şüphe çekici değil mi?
Hem biz Reina saldırısında yaralanan hangi turisti ülkesine uğurlarken demeç verdirdik ki bu adam bu denli ortada?
Üstelik kimsenin değil yine bu herifin güya yaralandığında ambulansa binme görüntüleri var? Kalçasından dizine kadar kurşun yiyen biri öyle rahat rahat kalçasının üzerine oturabilir mi? Ağrısız sızısız durabilir mi?
Hayır akla ilk gelen soru; neden? Neden bu kadar göze soka soka bunları yaptı ve bu ifadeleri verdi?
Neden patlamanın ertesi günü sırıta sırıta hiç telaşsız "Vazgeçmeyeceğim ve yine geleceğim" dedi? Neden? Aslında ne demek istedi?
Bu kadar kör kör parmağım gözüne havaları sizce de bir gözdağı bir dalga geçmek gibi değil mi?
Sanki Hallmark sinemasında gizli aşık CIA ajanı rolündeki bir artisti izliyor gibi oldum bu herifi görünce.
ABD'nin küçük bir kasabasında küçük bir esnaf olmasına rağmen ne hikmetse ifadesinde saldırganın ne kadar profesyonel bir asker olduğunu şıp diye fark etmiş. Üstelik canını kurtarmak için yere yatmışken. Yeme bizi Jacob Raak ! Suyunu sıksak CIA akıyor senden...