CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kendisinin niçin Cumhurbaşkanı adayı olmadığı yönündeki sorulara, "Toplumsal mutabakatı sağlayacak", "Tüm kesimleri kucaklayacak" ve "tarafsız olacak" bir aday aradığı şeklinde cevaplar veriyor. Hatta kendisinin bir partinin genel başkanı olduğunu ifade ederek Cumhurbaşkanı adayının "Partisiz" olması gerektiğini bile ima etti.
Halbuki sistem değişti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Cumhurbaşkanı, kabinesini oluşturarak yürütmenin başı olarak ülkeyi yönetecek. Her kesimi kucaklayacak, tarafsız bir adayın toplumsal mutabakatla iktidara gelmesi, demokratik işleyişe ters. Hangi demokratik ülkede, kim bu kadar geniş bir konsensüsle iktidara geliyor ki?
Batılı demokrasilere bakın. Her parti başkanı kendi tabanından ve vaatleriyle çeşitli kesimlerden de oy alarak iktidara gelebiliyor. Öyle yüzde 70'lerle, 80'lerle iktidara gelen mi var? Demokratik seçimlerin yapıldığı çoğu ülkede, en fazla yüzde 40-50 arası oy oranlarıyla iktidarlar belirleniyor.
***
CHP Genel Başkan Yardımcılarından biri de "Erdoğan'ı çıldırtacak aday" çıkaracaklarını söylüyor. CHP, vatana millete hayırlı olan bir aday arasa belki kazanma şansı olur. Ama onlar, milletin yarısından oy alan, demokratik seçimlerle "üzerinde toplumsal mutabakat sağlanmış" bir lideri çıldırtma arayışına giriyorlar. Maalesef CHP, siyaset üretmek yerine negatif ve tepkisel söylemlerde bulunma hastalığından vazgeçemiyor.
CHP'nin durumu içler acısı. Öyle ki 367 garabeti ile eşinin başörtüsü nedeniyle "Cumhuriyet düşmanı" ilan ettikleri ve onu seçtirmemek için her şeyi yaptıkları 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den bile medet umdular. Ama n'oldu? Sonuç ortada.
***
Yeri gelmişken Abdullah Gül'ün, bu arayışlardan haberinin olduğunu ve kendisinin de "mutabakat sağlansaydı aday olurdum" yönündeki açıklamalarına da değinelim.
O dönem Başbakan olan Erdoğan, 2007 yılında, "Cumhurbaşkanı adayımız kardeşim Abdullah Gül'dür" diye anons ederek Gül'ü kürsüye çağırmıştı. Ancak CHP'liler buna şiddetle karşı çıkmış hatta Cumhuriyet gazetesi, CHP yöneticilerinin, eşinin örtüsünden dolayı Gül için "Köşk'e çıksa da indiririz" sözlerini manşet yapmıştı.
***
Bugün ise Gül'ün, "Uzlaşma sağlansaydı aday olurdum" sözleri var. Peki Abdullah Gül, kimin 'uzlaşısı'yla kimi 'indirmek' için aday olacaktı?
Gül'ün, CHP, SP ve İP'nin ortak adayı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı aday olmayı içine sindirebilmesi, yıllarca kendisini bakanlığa, başbakanlığa, cumhurbaşkanlığına taşıyan kitlelerin gönlünde kırıklığa, burukluğa yol açmayacak mıydı? Kendisine 'saygısızlık' yaptığını söylediği bazı yöneticileri, ellerini başına koyup 'muhasebe' yapmaya çağıran Gül'den aynı muhasebeyi yapmasını istemek hakkımız değil mi?
***
24 Haziran'ın sonucu, sadece Erdoğan'ı değil milyonlarca mazlumu da Türkiye'nin bütün büyük projelerini de etkileyecek.
Türk siyasi tarihinin son 16 yılında görüldüğü gibi bir liderin ismi üzerinde 'toplumsal mutabakat' sağlanmıştır. O isim de Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır…