Hayatımda ilk defa bir mitinge gitmeye karar vermiştim. AK Parti'nin İstanbul'da organize ettiği "Milli İradeye Saygı" mitingine katılacaktım.
Demokrasiye, yani "sandıkla gelenin sandıkla gitmesi gerektiğine" inandığım için Kazlıçeşme'de olmalıydım. Gezi olaylarının içten ve dıştan nasıl bir "operasyona" dönüştüğüne şahit olduğum için orada olmalıydım.
Lakin tam mitinge gitmek üzereyken "ahaber TV"den arayıp, mitingi ekranlardan canlı canlı değerlendirme davetinde bulundular.
Ve yayına gitmeye karar verdim. Yayına 1,5 saat kala 'ahaber ulaştırma servisi'nden birisi gelip beni aldı. Trafik oldukça kalabalıktı ve Kağıthane Viyadüğünü kullandık.
Mecidyeköy'e ulaşmak için Okmeydanı sapağından geçerken sanki başımıza taş yağmaya başladı. Havada uçuşan taşlar otomobil ve otobüslerin kaportasında iz bırakıyor, camlarını indiriyordu. Taş atan kızıl bandanalı gençleri gördüm. O sırada polis de üst geçitten aşağı onlara doğru biber gazı sıkıyordu. Hayatında hiçbir illegal olayda yer almamış, karmaşa ortamlarından hep uzak kalmış biri olarak ilk dafa böyle bir olaya şahit oluyordum. Korkudan titremedim desem, yalan söylemiş olurum.
Maskeli de olsalar, gencecik yaşta oldukları belli olan bu insanların, korkusuzca ve gözlerinde nefretle polislere taş yağdırması, dehşete düşürdü beni.
***
Neyse TV'deki uzun süren yayının ardından sıra eve gitmeye gelmişti. Beşiktaş tarafı, Balmumcu'dan itibaren akın akın Taksim'e çıkmak isteyen insanlarla dolu olduğundan ara sokaklardan bir şekilde E-5'e çıkmayı başardık. Kafamda sürücü arkadaşa, "Sakın Okmeydan sapağından gitmeyelim" demeyi tasarladığım halde, sağ tarafımda Adliye Sarayı'nı görünce biran dejavu yaşadığımı sandım. Maalesef korktuğum başıma geldi ve taş devri gençlerinin mekanında idik gene.
Ve aman Allah'ım, işte o andan itibaren yine dizlerim tir tir titremeye başladı. Her yerde 20-30 kişilik kızıl maskeli gençler, bu kez Kazlıçeşme'deki AK Parti mitinginden dönen otobüsleri durduruyordu. Bazılarına taş atıyorlardı. Binek araçların da içine bakıp "sen şurdan geç, sen bu yoldan git" diye sürücülerine talimat veriyorlardı. Hayatımın kâbusunu yaşıyordum. Bir, depremde can güvenliğimden endişe etmiştim bir de şimdi. Üstelik demin canlı yayında eleştirdiğim şiddet, bizzat önümde cereyan ediyordu. Zihnimde envai çeşit senaryo yazmaya başladım.
Korku ve dehşet içinde "Neden bu yola girdik?" diye söylendim. Tam o sırada bizim arabayı Okmeydanı'nın içine yönlendirdi maskeliler. Otobüsleri durdurulmuş olan mitingden dönen insanlar için endişeleniyordum. Ve ara sokaklardan birşekilde Alibeyköy-Eyüp yoluna indik.
***
Hayatımın en korkunç dakikalarını geçirmiştim. Ama aklım otobüsteki insanlarda kaldı. Ne oldu acaba onlara deyip duruyordum. Hemen sosyal medyadan oradaki durumu yazarak o insanlar için yardım istedim.
Ve sabahleyin o otobüslerden birinde akrabası olduğunu söyleyen bir arkadaşımla konuştum. Arabaları taş atarak durdurduktan sonra "hemen inin, otobüsü yakacağız" demişler. Otobüstekiler inmeyince de otobüsün arkasına, sağına, soluna 4-5 tane molotof atmışlar.
Şoför, yolculardan bayraklarını saklamalarını istedikten sonra eylemcileri ikna etmek için "Biz mitingten gelmiyoruz" diye yemin etmiş. Geçmeleri için izin verdikten sonra da otobüse taş ve molotof bombası yağdırmaya başlamışlar. Buna rağmen şöför gaza basmış ve güvenli bir yere kadar da hiç durmamış.
Binlerce polis o akşam aynı saatlerde Beşiktaş, Taksim, Kadıköy, Maltepe, Sefaköy ve Gazi Mahallesi'nde güvenliği sağlamak için uğraşıyordu. Yaşananlardan bir müddet sonra çok şükür oraya polisler gelerek güvenliği sağlamış.
Yıllarca, devletin ceberrut yüzünden ve geçmişte polisin hakkını arayan insanlara takındığı tutumdan şikayet eden ben, ilk defa o gece polislerin orada bulunmamasına öfkelenmiştim.
Ve eve geldiğimde yıllarca geçmişteki ceberrut devleti eleştiren ben "Allahım devletimize zeval verme" duasını öyle bir ciğerden ettim ki anlatamam. Eminim sadece ben değil milyonlarca insan da aynı duayı ediyor.