ABD Büyükelçisi John Bass'ı uğurluyoruz.. Gidişi olsun da dönüşü olmasın bu topraklara..
Zira adım attığı her yerde karışıklık çıkaran, müstemleke valisi gibi davranan bir küstah adam Bass.. Gidiyor.. Kim bilir gelen gideni aratacak belki.. Ama biraz hafızamızı zorlayıp geçmiş bir kaç hadiseye baktığımızda, sanki bundan daha beteri gelemezmiş gibi düşünüyor insan..
**
Burada görev yaptığı süre boyunca, nerede resim verdiyse orası karıştı..
Nerede bir Amerikan operasyonu varsa üstünü örtme, istikametini çevirme görevi ondaydı.. Yüzyılın en kanlı terör örgütü olan PKK'nın siyasal kanadınca kontrol edilen belediyelere kayyum atandığında en ön safta direnişteydi Bass.. Bu hamle ile adeta bölge müttefiki PKK'ya, devleti adına talimat veriyordu büyükelçi… "… Hükümetin bazı seçilmiş yerel yetkilileri terörizmi destekledikleri iddiasıyla görevden alma ve yerlerine kayyum atama kararını takiben Türkiye'nin Güneydoğu'sundaki çatışma haberlerinden endişe duyuyoruz…. Türk mercileri bazı yerel yetkililerin terörist gruplara katıldığı veya maddi destek sağladıkları yönündeki iddiaları araştırırken, hukuki süreç ve Türk Anayasası'nda saklı olduğu şekilde barışçıl politik ifade hakkını da içermek üzere, kişisel haklara saygının önemine işaret ederiz…" dedi… Oysa o belediyeler, halka hizmet için geldikleri makamı kullanarak terör örgütünün lojistik üssüne dönmüştü.. Vatandaşın hizmetinde olması gereken iş makineleriyle terör örgütü hendekler kazıyor, cephe açıyor, asker-polis şehid ediyordu.. Belediye araçlarıyla terör örgütüne silahlar-bombalar taşınıyordu.. Ama devlet buna 'dur' deyince, Bass ortalığı yıkmıştı..
**
Bütün diplomatik teamüllere aykırı olarak, çevre hassasiyeti üzerinden kalkışma hedeflendiği bir dönemde Artvin'de çıkmıştı ortaya.. Açıkça, ABD'nin HES projeleri üzerinden kışkırtılan köylülere ve onları kalkışmaya iten provokatif gruplara destek olmaya gitmişti Artvin'e.. Suçüstü yakalanınca, 'Kaçkar'a gezmeye gittim' diyecekti..
**
PKK terör örgütüne destek mahiyetindeki akademisyen bildirisi yayınlandığında da Bass yine başroldeydi.. Devleti katliamcı, PKK'yı da devletin eşiti-muhatabı gibi gösteren o alçakça bildiriye devleti adına sahip çıktı.. "… Güneydoğu'da yaşanan çatışmalarla ilgili görüşlerini ifade ettikleri için akademisyenler hakkında soruşturmalar açıldığı ve cezalar verildiğine dair haberler görmekteyiz. Bu baskının, süregelen şiddetin sebepleri ve çözüm yollarıyla ilgili Türk toplumu içindeki meşru siyasi tartışmalar üzerinde dondurucu bir etkisi olmasından endişe ediyoruz.…" dedi.. Ve yine PKK adına Türk devletini tehdit etti..
**
sadece bu da değil.. Washington'ın resmi görüşünün aksine 1915 trajedisi için, Türklerin Ermeniler'e soykırım uyguladığı yalanını dahi dillendirmekten çekinmedi..
**
Buna rağmen saygıyla yolculuyor Türkiye Devleti Bass'ı..
Herşeye rağmen..
Fakat bu sorular da beraberinde gidiyor Amerika'ya.. Yahut bundan sonra her nereye gidiyorsa…
1) 17/25 Aralık sürecinde FETÖ'nün yargıda ve emniyetteki yapılanmasıyla ABD arasında irtibatı sağladığı ortaya çıkan Metin Topuz'u neden sakladınız?..
2) Metin Topuz'a sanki kendi vatandaşınızmış gibi sahip çıkan açıklamanızın aksine, sizin konsüler bir çalışanınız olmadığı ortaya çıktı. O halde neydi bu kişiyle ilgili tasarrufunuz?..
3) 17/25 başta olmak üzere burada hükümet üyeleri ve bürokratlar hakkında yasadışı teknik takip yapılmasına izin verdiniz mi, vermediniz mi?..
4) Adil Öksüz'ün darbe girişimi sürecinde konsoloslukla neden temas kurduğunu izah edecek misiniz?..
5) 15 Temmuz gecesi, İncirlik'ten kalkan tanker uçakların, F-16'lara 20'den fazla kez yakıt ikmali yaptığından bilginiz var mı?
6) MİT Tırları ihanetinin sivil ayağından iki önemli isim, FETÖ imamlarının, ihanet sürecinde konsoloslukla neden irtibat kurduğunu anlatacak mısınız?..
7) Göğsünüzü gere gere, bu ülkede, bir imparatorluğa diz çöktürmeye kalkmadığınızı söyleyebiliyor musunuz?..
Haydi uğurlar olsun.