Ersoy Dede

Ersoy Dede

17 Eylül 2017, Pazar

Şahin Alpay’ın Savunması Üzerine

Pazartesi günü hakim önüne çıkacak olan Şahin Alpay'ın savunmasını yayınladı Ahmet Hakan.. Şahin Alpay hakime diyecekmiş ki; "…. Gülen Hareketi'nin bir suç örgütü olduğuna dair bir yargı kararı olsaydı, bir gün bile Zaman'da yazmayı sürdürmezdim…"

Oysa benim önümde bir video duruyor.. Canlı yayın tarihi 14 Nisan 2015… 15 Temmuz Darbe girişiminden neredeyse bir buçuk yıl öncesine ait.. Şahin Alpay'ın elinde bir metin var.. Canlı yayında okuyor.. Ankara Cumhuriyet başsavcılığının bir iddianamesi.. Suçlama FETÖ'cü 7 polisle ilgili.. Suçlamada yer alan ifade ise, "… Fethullahçı Terör Örgütü üyesi polisler…" Ve daha evvel, hiç yargı kararı görmediğini söyleyen Şahin Alpay şöyle diyor;

"… İddianamede Fetullahçı Terör Örgütü oldukları gerekçesiyle... Yahu Allah aşkına hangi terör, ne olmuş? Ne şiddet uygulanmış? Fetullah Gülen'in şiddetle ne alakası var, ulan siz kimi kandırabilirsiniz?.. Fethullah Gülen dünyanın en barışçıl din insanı. İslam dünyasının en barışçıl din adamı. Siz kim oluyorsunuz? Fethullah Gülen'e terörist diyecek kadar kim oluyorsunuz siz? Utanın be!…Bütün bunların hesabını vereceksiniz… "
Yani…
Fethullah Gülen'i örgüt lideri olarak gösteren savcı iddianamesini eline almış. örgüt medyasında yerden yere vuruyor.. Arkasına aldığı güçle bir de parmak sallıyor.. ".. bunların hesabını vereceksiniz.." diyor..
".. herhangi bir yargı kararı olduğunu bilsem bir gün bile…."
Ne olması lazım yargı kararı diyebilmek için?.. İşte henüz 15 Temmuz davaları da sonuçlanmadı.. Hâlâ daha iddia düzeyinde sizin tabirinizle.. Şimdi de söylesenize;
".. ulan siz kimi kandırabilirsiniz?…Bütün bunların hesabını vereceksiniz… "

**

Bugün, ".. ömrümün son bir kaç yılını çocuklarımla torunlarımla geçirmeme izin verin…" diyecekmiş hakime.. Yargılamanın her hâl ve şartta tutuksuz ve süratle yapılması gerektiğini savunan biri olarak tutuklamayla, yargılama bitmeden ceza kesilmesini savunacak değilim..

Ama Şahin Alpay'ın bu garip savunmalarıyla zekamızla alay etmesine de müsade edilmemeli..

"… 15 Temmuz darbe girişimini lanetliyorum. Bu nedenle Zaman'da yazdığım için de pişmanlık duyuyorum. Bu hareketin karanlık yüzünü göremediğim için fena halde yanıldım…" Diyor Şahin Alpay..
Hiç bir vakitte görmediği bu karanlık yüzünü 17/25 Aralık sonrası da görmediğine inanmamızı istiyor.. Peki 17/25 Aralık tertibine zemin hazırlayan ".. bırak git.." yazılarını nereye koyacağız?..

".. Gördüğüm şu: Başbakan artık değişmeli. 2011 öncesindeki Erdoğan olmalı. Toplumun bütün kesimlerinin hassasiyetlerine saygılı bir tavrı yeniden benimsemeli. Cumhurbaşkanı, AKP'nin durumun vahametini görebilen kurucularını, ileri gelenlerini yanına alarak Başbakan'ı bu konuda ciddi şekilde uyarmalı. Eğer Başbakan değişmeye ikna edilemezse, o zaman ben şahsen yaklaşık on bir yıldır sürdürdüğü yoğun çalışmalar sonunda ziyadesiyle yorulmuş olduğu ya da sağlık durumunun göreve devam etmesine izin vermediği sonucuna varacağım. O zaman çare bulma sorumluluğu halka düşecek…."

Recep Tayyip Erdoğan'a, gücünün ve performansının zirvede olduğu günlerde, tıpkı vaktiyle Ecevit'e yaptıkları gibi; "..hastalıklı.." imasıyla görevi terketmesi çağrısı yapıyordu..
Bu talimatı kimden almıştı Şahin Alpay?..
Gece yattı sabah kalktı ve turp gibi Erdoğan'ın, 'ülke yönetemeyecek kadar' hasta olduğuna mı kanaat getirdi?..
"… Sayın Başbakan bu yüzde 50'yi aldıktan, askerî vesayeti de geriletmeyi başardıktan sonra, şişirilmiş bir özgüvenle her istediğini yapabileceğini, kimseyi dinlemek zorunda olmadığını, sadece seçimden seçime hesap vermek durumunda olduğunu varsayan, özgürlükçü demokrasiyle bağdaşmaz bir tavır benimsedi…" diyordu..

**
Tabi bu '..hastalıklı..' imasını tek başına değerlendirmeyin..
Şahin Alpay'ın, Mısır'daki darbe için sarfettiği; ".. Ama Mursi de haketmişti.." temalı yazısını hiç unutmayın..

"…. Görebildiğim kadarıyla yol açan etkenler şunlar: Mursi'nin ve başında olduğu (Müslüman Kardeşler'in siyasi kolu) Özgürlük ve Adalet Partisi (ÖAP) iktidarının, bizde AKP'nin en azından 2011 seçimlerine gelinceye kadar izlediği, bütün halkın partisi olma çabasına benzer bir arayış içine gireceği ve giderek Müslüman Demokrat (yani İslam inancı ve değerleriyle özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin ilkelerini birleştiren) bir çizgide evrileceği umuluyordu. Müslüman Kardeşler'in, laik milliyetçi diktatörlükler altında onyıllarca baskı altında tutulmuş olmasına rağmen, içinden çıkan çeşitli radikal akımların peşinden gitmeyerek, barışçı ve giderek demokrasiye bağlı bir çizgi geliştirmeyi başarmış olması; halktan gördüğü yaygın desteği götürdüğü çeşitli hizmetlerle, diktatörlüğe karşı çıkmasıyla kazanması, bu umutları besliyordu… Ama ne yazık ki, bu umutlar gerçekleşmedi. Göreve geldiği gün, "Bütün Mısırlıların Başkanı" olacağını vaad eden Mursi, ne yazık ki giderek halkı (kendisinden yana ve karşı olanlar şeklinde) ikiye bölen, kutuplaştıran bir tavır içine girdi. Halkın şikayetçi olduğu temel, ekonomik sorunlara, işsizliğe ve yoksulluğa çare aramak yerine, dindar ama inancını kendi seçtiği gibi yaşamak isteyen bir halka kendi din anlayışını dayatmaya öncelik verdi……. Öyle ki Mursi giderek genişleyen bir kesimin gözünde "Yeni Mübarek" olarak görülmeye başladı; özgürlük yanlıları onu "Yeni firavun" ilan ettiler ve istifasını isteyen gösterilere başladılar. Buna karşılık Mursi kendini "milli irade"yi temsil ettiğine, bunun için her dilediğini, kimseye danışmadan, hesap vermeden yapabileceğine inandırdı. Oysa halkın sadece yarıdan az fazlasının (% 51,9) katıldığı bir seçimde, oyların yarıdan az fazlasını (% 51,7) almıştı, yani iktidarı sadece çeyreklik bir azınlığa dayanıyordu….. Çıkarılacak temel ders muhakkak ki şu: Eğer seçimle gelen hükümete saygıyı tesis etmek istiyorsanız, demokrasinin seçimden ibaret olmadığı, temel hak ve özgürlüklere saygıyı da kapsadığı gerçeğini içselleştireceksiniz…."

Bu 'Mısır Metaforu'nun her kelimesiyle Erdoğan ve AK Parti siyasetine dönük bir eleştiri yazısı olduğunu anlayacak yaştayız.. 'Eğer bizim istediğimiz gibi olmazsan darbe gelir ve biz de darbeyi alkışlarız' türü bir acayip yorum…
**
Herkesin nedamet getirme hakkı vardır elbette..
Ama Şahin Alpay'ın nedamet skalasını nereden başlatacağız?..
- 73'te Lübnan'daki Nahr El Bared kampında MOSSAD tarafından öldürülen 8 arkadaşından mı?..
- Ergenekon, Balyoz, askeri casusluk davalarıyla karartılan hayatlardan mı?..
- 15 Temmuz'da şehit düşen 250 vatan evlâdından mı?..
Şahin Alpay çıksın ve sevsin torunlarını da.. Gerçekler çok acı değil mi?..


SON DAKİKA