Geçen sayıda, Evrensel gazetesinde yayımlanmış, "Gezi'yi 'anlama' çabası çerçevesinde yazılmış yazıların en samimisi" dediğim bir makaleden söz etmiştim size...
"Bir özgürlükçü sosyalistin Gezi zorlukları" başlığını uygun gördüğüm yazıda, Alper Bakıner, ulusalcı solcularla sosyalistlerin ortak eyleminin problemlerinden söz ediyor ve bazı sorular soruyordu... Sorulardan biri de şöyleydi:
"Bir devletin hâlihazırdaki bayrağı nasıl o devlete karşı direnişin simgelerinden olabilir? Ve o devletin, hali hazırda ülkenin bütün meydanlarında heykeli olan kurucusu?"
Bakıner, "kardeşlerim" diye hitap ettiği ulusalcı solcuların "esas duruş"taki ya da asker selamı çakarkenki "duran adam" eylemlerini de kurcalıyor, oradan da sorular üretiyordu.
Bugün de bir sosyalist sol gazetenin Gezi zorluklarından söz edeceğim size...
BirGün gazetesi, geçtiğimiz hafta yayımladığı bir birinci sayfa haberiyle, baştan beri meydanlarda birlikte eylem yaptıkları ulusalcı solcularla postayı kestiklerini duyurdu:
"Ulusalcılar aslına döndü / 'Gezi ruhu'na el Fatiha..."
İtiraf edeyim, ben bu başlığı okurken gülümsemeden edemedim... "İlahi BirGün" dedim kendi kendime, "demek ulusalcılar asıllarına döndü ve siz de bunu şıpın işi anlayıp yollarınızı ayırdınız..."
Peki, gazetede bu "aydınlanma"ya yol açan şey neydi acaba? O da spotta şöyle belirtiliyordu:
"Meydanlarda 'Faşizme karşı omuz omuza' sloganını atan, barikatta birlikte saf tutan, polis şiddetine göğsünü yan yana siper eden Türk ve Kürt halkları, Sözcü ve Aydınlık tarafından 'terör' kavramıyla ayrıştırılmaya çalışılıyor."
BirGün'cüler kusura bakmasın ve de Aydınlık'a ve Sözcü'ye haksızlık etmesin... Onlar, BirGün'ün o dediklerinden hiçbir zaman vazgeçmemişlerdi ve bunu da dürüstçe söylüyorlardı...
Dolayısıyla, vehme kapılıp "ulusalcılar Gezi'yle birlikte Kürt düşmanlığından vazgeçti" tespitini yapıp, sonra da "bizi kandırdılar" demeye hiç hakları yok.
Ortada bir kandırılma hikâyesi var ama bu, BirGün'ün BirGün'ü kandırmasından başka bir hikâye değil.