Başlangıçta ne balonlar uçuruldu ve ne balonlara inanıldı... Gezi Parkı'ndaki gençlerin yüzde 40'ının Adalet ve Kalkınma Partisi mensubu olduğu dahi ciddi ciddi öne sürüldü.
Ardından ciddi araştırmalar gelince, Etyen Mahçupyan'ın dediği gibi meselenin "palavra kaldıracak" yanının olmadığı anlaşıldı: "KONDA'nın Gezi Parkı'nda yaptığı anketteki en önemli sonuç aslında işin sosyolojisi değil. Bu sosyolojinin ne olduğunu hemen herkes biliyor. Bakılması gereken yer bu sosyolojinin nasıl bir siyasetle ilişki kurduğu. 2011 seçimlerinde oradaki kişilerin yüzde 41'i CHP'ye oy verirken AKP'ye giden oy yüzde 2'de kalmış. Eğer oy vermemiş olanları dışarıda bırakırsanız, oranlar kabaca 60'a 3 şeklinde ortaya çıkıyor. Bugün seçim olduğu takdirde ise CHP'nin oyu yüzde 31 iken, AKP'ninki 0,3. Yine oy vermeyenleri dağıtırsanız karşınızdaki rakamlar kabaca 60'a 0,5 oluyor... Kısacası durumun palavra kaldıracak hali yok. Gezi Pakı olayı laik ve CHP destekçisi kesimin siyasi itirazını ifade ediyor." Burada dikkat etmemiz gereken nokta şu: İtirazcıların tamamına yakını laikseküler bir dünyanın içinden konuşuyor olmalarına rağmen, itirazları arasında ciddi farklar bulunuyor.
Kabaca, Kemalizmi restore etmeye çalışan bir laik-ulusalcılıkla (Mustafa Kemal'in askerleri), yüzünü 21'inci yüzyıla dönmüş, bireysel özgürlüklerini en önemli değer olarak içselleştirmiş, doğayı korumayı en önemli siyasi mücadele alanı olarak benimsemiş yeni bir laik-seküler kuşakla (Mustafa Keser'in askerleri) karşı karşıyayız. Laik-Kemalist ulusalcılık, Cumhuriyet mitingleriyle başlayan, birkaç yıllık bir aradan sonra bir yıldır yeniden restore edilmeye çalışılan bir kitlesel eylemler zinciriyle karşımızda: 19 Mayıs, 29 Ekim, 10 Kasım, Silivri...
Ne var ki, bunların hiçbiri Gezi Parkı eylemlerinin yarattığı etkiyle kıyaslanabilecek eylemler olmadı. Evet, enerjileri yüksekti fakat meşruiyetleri sınırlıydı. Gezi Parkı eylemleri ise eylemleri başlatan gençler sayesinde yüksek meşruiyetli, eylemlere sonradan eklenen laik-Kemalist ulusalcılar sayesinde yüksek enerjili oldular. Bu iki kesimi birleştiren şey ise nobran iktidar dili ve polis şiddeti oldu. Fakat şurası da çok açık: "Birleştirici" unsurlar ortadan kalkarsa, bu iki laik sosyoloji kesimi de yeniden ayrışacaktır.