Gelişmiş batı ülkelerinde gayet köklü bir gazetecilik geleneği var. Bunun sonucu olarak muhabirleri ve yorumcuları arasında gayet kaliteli kişiler var.
Ancak her yerde olduğu gibi Batı'da da kaliteyi tutturamayan, çıtanın altında kalanlar oluyor.
Britanya'da yayınlanan The Daily Telegraph gazetesinin savunma editörü Con Coughlin'in Türkiye'nin iç savaşa doğru gitmekte olduğunu iddia etmesini ben öyle görüyorum.
PKK'nın 1984'te başlattığı silahlı isyan, Barış ve Çözüm süreçlerine kadar devam etti. Bu arada Hükümetin resmi verilerine göre 1986-2012 arasında 7 bin asker, polis ve korucu şehit olurken, PKK 28 bin kayıp verdi.
Sayılar ciddi. Ancak son Kürt kalkışmasıyla ortaya çıkan şiddet ortamına pek az kişi "iç savaş" adını verdi. Başlarda bu tabiri kullananlar sonradan vazgeçti.
Bunun sebeplerinden biri de, Abdullah Öcalan'ın, yakalanmadan çok önce imkânsızlığını gördüğü için bağımsızlık talebinden vazgeçmesiydi.
Hani ABD faktörü?
Bu arada şu notu düşelim: Bence bütün ulusal hareketler bağımsız devlet kurmak ister. PKK da kullandığı Marksist jargona rağmen neticede Kürt ulusalcısı bir hareket... (Milliyetçi değil de ulusalcı dememin sebebi, din faktörünün örgüt tarafından kullanılmaması.)
Buna karşılık, aklıselim sahibi Türkiye Kürtçüleri, "Bizim Türkiye'de bağımsızlık istememiz gerçekçi olmaz. Hatta federasyona bile gerek yok. Demokrasi ve hukuk tam olarak işlediğinde zaten Kürtler haklarını alacaktır. Bağımsızlık ancak dört ülkeye (Türkiye, İran, Irak, Suriye) yayılmış olan Kürtlerin birleşmesi ileride olabilir" diyor.
Ankara, PKK ile mücadeleye devam edecek, iki taraf da savaşırken diğerinin (ve başkalarının) canını yakacaktır. Ancak bunu iç savaş diye tanımlamak bana çok abartılı geliyor.
Bu konuda benim asıl vurgulamak istediğim bir başka nokta: İç savaş gibi bölgeyi altüst edecek olaylar, başka ülkeleri de ilgilendirir. Bu ülkelerin başında da ABD geliyor.
IŞİD ile mücadelede bu kadar mesafe almış, İncirlik üssünün kullanımına ilişkin olarak nihayet Türkiye ile anlaşma sağlamış bir ABD'nin, iç savaş karışıklığını seyredeceği nasıl düşünülebilir?
Bu tip analizler sadece bölgedeki ABD faktörünü değil, Türkiye'nin bir NATO ülkesi olduğu gerçeğini de göz ardı ediyor.
Bir hata daha
Belki çok önemli değil ama Con Coughlin'in atladığı bir başka nokta da şu: Türkiye, İncirlik'i açma ve IŞİD ile mücadeleye daha aktif olarak katılma kararını, 32 kişinin hayatını kaybettiği Suruç katliamından sonra vermedi.
Genel seçimlerden bir süre sonra, yani Suruç dehşetinden çok önce, Ankara bu kararı almış ve konuyu Amerikalılarla müzakere etmeye başlamıştı.
Şimdi de kendi tahminimi söyleyeyim: Gidişat uzun vadeli bir koalisyon hükümeti kurulamayacağını gösteriyor. En fazla "erken seçime kadar" bir ortaklık olabilir.
Erken seçimden nasıl bir sonuç çıkacağını şimdiden bilemeyiz. Ancak tek partili bir hükümet kurulabilirse, ben Çözüm Süreci'nin kaldığı yerden devam edeceğine inanıyorum.
Soracaksınız: "Peki ya seçim sonuçları aynen 7 Haziran'daki gibi olursa?" Duymamış olayım!