Devlet Bahçeli'nin HDP'ye oy verdikleri için "şerefsizler" dediği seçmenlerin pek azı, Boğaz yalısında oturup viski yudumluyor.
7 Haziran seçimleri ertesinde yapılan bazı hesaplamalara göre, 880 bin seçmen böyle oy verdi. Bunların çoğunluğunu ülkenin otoriter bir rejime gideceği korkusuyla Erdoğan'ın başkan olmasını istemeyen eğitimli genç seçmenler oluşturuyor.
Bu kesim daha önce ya CHP'ye, ya entelektüel-sol bağımsız adaylara ya da marjinal sol partilere oy atardı. Bir sürü de sandığa gitmeyen olurdu.
Önemli bir nokta: O kesimden bir grubun 2007 seçimlerinde AK Parti'ye oy verdiğini biliyorum.
Bu nokta niye önemli? Çünkü 2007'de 'Evet' mührünü ampul simgesine vurmalarının sebebi, AK Parti'ye olan sempatileri değil... 27 Nisan günü yayınladığı e-muhtıra dolayısıyla vesayetçi Genelkurmay'a gıcık olmalarıydı.
Ben o hissi 1983 yılında tatmıştım.
Oy vereceğim parti konusunda kararsızdım. Seçimlerden hemen önce 1980 darbesini yapan Cuntabaşı Kenan Evren, TV'de "Turgut Özal'a oy vermeyin" diyen bir konuşma yaparak rehberim olmuştu.
Sandığa gittiğimde tereddütsüz Özal'ın Anavatan Partisi'ne 'Evet' demiştim. Çünkü öncelikle istediğim, Cuntaya dur demekti.
Kerhen destek
Söz konusu 880 bin kişi de, 7 Haziran günü benzeri bir "ehvenişer" anlayışıyla oy kullandı. Baktılar ki HDP'nin yüzde 10 barajını geçememesi, AK Parti'ye, yani Erdoğan'a yarayacak... Gidip HDP'yi desteklediler.
Kürtçü olduklarından mı? Hayır. Tek gayeleri Erdoğan'a çelme takmaktı.
Bahçeli ve arkadaşları, seçmenin bir kısmına şerefsiz derken şu noktayı gözden kaçırıyor: Eğer baraj sorunu olan HDP değil de MHP olsaydı... O kesim, bağrına taş basıp, oyunu MHP'ye atardı.
Çünkü şöyle düşünüyorlardı: "HDP'nin barajı aşmasıyla Türkiye bölünmeyecek... Veya MHP barajı aşınca ülkeye faşizm gelmeyecek... Ama dördüncü bir parti barajı aşamazsa, milletvekillerini AK Parti alacak ve dolayısıyla Erdoğan başkanlığa yürüyecek."
Bu fikirle hareket ederek stratejik oy kullandılar ve amaçlarına ulaştılar. Halbuki oylarını hep birlikte CHP'ye verselerdi, bir yere varamayacak, bir kez daha hüsrana uğrayacaklardı.
Kendini baltalamak
Erdoğan'ın başkan olmasını isteyenler... AK Parti'nin çoğunluğu alarak hükümet kurmasını arzu edenler... Kürtçü partinin, Türkçü parti kadar milletvekili çıkarmasına köpürenler... 8 Haziran'dan beri o 880 bin kişiye laf çakıyor; hatta Bahçeli gibi hakaret bile ediyorlar.
Demokrasi ve siyasi ahlak açısından bunlar elbette ayıp laflar. Ancak bilumum nahoş sözler o kesimi üzmek yerine mutlu ediyor. "Böyle köpürdüklerine göre, doğrusunu yapmışız" diyorlar.
"Kendini gerçekleştiren kehanetler" vardır: "Altın fiyatları artacak" diye tahminde bulunursun. Aslında artacağı yoktur; sırf böyle dediğin için artar.
Bir de "Kendini baltalayan hayaller" var. Tam da "Şunu istiyorum" dediğin için o şey senin olmayabiliyor.
Eğer Erdoğan başkan olmak istediğini söylemeseydi... Bu uğurda meydanlara inmeseydi... Belki de HDP barajın altında kalacak, Erdoğan da başkanlığa doğru emin adımlarla yürüyor olacaktı. Kim bilir?