Her yılbaşı aynı tartışma: Bir taraf, "Yılbaşı Hıristiyan âdetidir" diyor... Diğer taraf "Hayır, o dediğiniz Noel'dir, yılbaşı ise nötrdür, dinlisi dinsizi herkes kutlar" diye cevap veriyor.
Burada garip olan tartışmanın her yıl, hemen hemen aynı kelime ve bilgilerle tekrarlanması. Yani bir sağırlar diyaloguna dönüşmüş olması.
14 Şubat Sevgililer Günü de benzeri bir sağırlaşmaya yol açmış durumda. Bir taraf "Hıristiyan günüdür, bize uymaz" diyor. Diğer taraf itiraz ediyor: "Eskiden öyle olsa dahi artık herkes kutluyor..."
Hıristiyanlık kaptı!
Tek Tanrılı dinlerin ortak özelliklerinden biri de, hayatın her alanını kapsamaya çalışmalarıdır: Çalışma zamanları, dinlenme zamanları, ibadet zamanları ayrılır... Saatler, günler, haftalar kadar çeşitli mekânlar da kutsalla bağlantılı hale getirilir...
Peki, iki farklı inanç karşı karşıya geldiğinde ne olur? Ne olacak? Birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışırlar.
Bu çabayı bilhassa Hıristiyanlık tarihinden iyi biliyoruz. Kilise, başka inançlarla karşılaştığında farklı stratejiler izlemiştir. Esas amacı diğer inancı yok etmektir. Edemediği noktaları ise kendine uyarlar.
Sevgililer Günü bunun en güzel örneklerinden biri... Aslında 14 Şubat (ve civarındaki günler) çok eski tarihlere uzanan, kötü ruhların kovulduğu (yani kışın gücünün azaldığı) sağlık ve bereketin kutsandığı bir pagan festivalidir.
Daha sonra, Roma İmparatorluğu döneminde, 14 Şubat dönemin inançlarına uygun olarak, yine aynı temaların kutlandığı Lupercalia Bayramı yapıldı.
Derken sahneye Hıristiyanlık çıktı. Önce doğaya, daha sonra da Çok Tanrıya inananların bayramına elbette izin verilemezdi.
Kilise, daha doğrusu Katolik Kilisesi, 14 Şubat'ı kaldırmaya çalışmak yerine, kendine uyarladı: Beşinci yüzyılda Roma İmparatorluğu'nda yaşayan ve gençleri Hıristiyan yapıp evlendiren bir din şehidine atfen Aziz Valentine (Valentinus) Günü ilan etti. (Ortodoks Kilisesi ise aynı azizi temmuz ayında anıyor.)
14'üncü yüzyılda ise, 14 Şubat'ın dünyevi tarafının, dini tarafından ayrılmaya başladığına şahit oluyoruz. Ancak bir farkla: Sağlık ve bereketin yerini romantik aşk almıştır.
Artık kapitalizme ait
Uzun ve karmaşık bir hikâyeyi, çok basit bir biçimde anlatmaya çalıştım.
Özetin özeti: Bugün artık bütün dünyada kutlanan Sevgililer Günü ile Katolik Kilisesi'nin bayramı arasında bir bağ neredeyse kalmadı. "Valentine Günü" tabiri sadece bir dil alışkanlığı olarak sürüyor.
Bir sevdiği olanın, dünyanın her yerinde derdi aynı: "14 Şubat'ta ona ne hediye alayım?"... "Kız arkadaşımı, sözlümü, nişanlımı, eşimi nereye götüreyim?" Yani kimse dinden söz etmiyor.
Soracaksınız: "Pagan değil, Çok Tanrılı değil, Hıristiyan değil, peki ne?" İlla da bir etiket istiyorsanız, 14 Şubat artık kapitalizme ait. Yani aşka para harcattıran, eğlenceli bir tüketim günü...
Bunu nereden mi anlıyoruz? Bizim yıllar önce dergilerde işlediğimiz, "Sevgilisi olmayan 14 Şubat'ta ne yapsın" sorusuna, piyasadan cevap gelmesinden.
Mesela Mudo, "14 Şubat'ı evde yalnız geçireceklerin" alacağı ürünleri listelemiş: Sıcacık örtü, yumuşak yastık, radyo vs. (Aşk varsa harca ama yoksa da harca.)
Sevgilisi olana 14 Şubat hoş bir gün. Kutlu olsun.