Hoşumuza gitmişti: Emniyet büyük atak yapmıştı. Üniversite mezunu, genç, dinamik, dünyayı tanıyan polisler alınmış- tı kuruma. Birçok hizmetin modernleşmesine bizzat şahit olmuştuk.
Sonra? Derken toplumsal krizler ucundan azıcık kendini gösterince... Bir de baktık: Aaa, meğer değişen bir şey yokmuş; vaziyet eski tas, eski hamammış! Zırt diyene gaz sıkmalar... Büyükbaşlar geçecek diye yolları Bangladeş usulü toptan kesmeler... Taksim Gezi Parkı ciddi bir mesele haline dönüşmüş durumda. Niye? Konuşmak, bir şeyin nedenini niçinini anlatarak ikna etmeye çalışmak... Ve aynı anda karşısındakinin dediklerini dinlemek varken... Protestocu vatandaşa, adeta düşman askeri muamelesi yaparsanız, dönüşür tabii.
Arkadaşlar! Lütfen sözüme kulak verin: "Ne yaparsam meşrudur çünkü yüzde 50 oy aldım" anlayışı yanlıştır.
Hiç kuşkusuz, oy çoğunluğu iktidar koltuğuna oturma hakkı verir. Ama yüzde 50 oy; projelerin veya yasakların, ne doğruluğunu garanti eder, ne de meşruiyetini.
Durup düşünün: Anadolu yakasındaki Maltepe sahili baştanbaşa değiştirilirken, ciddi bir itiraz geldi mi? Hayır. Peki, niye Taksim Parkı'na geliyor? Neden insanlar gazlanmak ve yaralanmak pahasına direniyorlar?
Bu gidiş iyi değil. Bir noktada kesmek gerek.