Önce şunu bilelim: İstanbul'un İkinci Mehmet tarafından fethedilmesini Osmanlı kutlamıyordu.
Yani Osmanlı padişahları, "Ecdadımız ne iyi etmiş de buraları almış" diyerek törenler düzenlemiyordu.
Siz bakmayın, bir vakitler İslamcılık yapan... Ama iktidarın nimetlerini tattıktan sonra asabiyet katsayıları eksiye düşerek muhafazakârlaşan zevatın, entelektüel gözükmek için onu bunu "modern" diyerek eleştirmesine.
O arkadaşların 29 Mayıslarda fetih kutlaması yapması, düpedüz modern bir olgudur.
Bu arada tavşanı şapkadan çıkaralım:
Fetih kutlaması İttihat Terakki döneminin icadıdır. Bu da aslında kutlamalarda, milliyetçiliğin işlediğini bize gösterir.
CHP başlatmıştı
Bunun bir başka ispatı da, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün konuya ilgi göstermesi... İstanbul surlarının 1953'e yani fethin 500'üncü yılına yetişecek şekilde imar edilmesini 1939'da istemesidir.
Sadece surlar da değil: II. Mehmet döneminden kalma tüm tarihi eserler de (camiler, çeşmeler, vs.) bu imar faaliyetine dahil edilmiştir. (Tabii bu çalışmalar II. Dünya Savaşı yıllarında aksamıştır.)
Yani Demokrat Parti'nin Mayıs 1950'de iktidar olmasına dek, kutlamalar için epey emek ve para harcanmıştır.
Bunları niye mi anlattım?
Çünkü İslamcılar ve Osmanlıcılar, bu işi kendilerine mal ederler. Halbuki fetih kutlamalarının ortaya çıkışında milliyetçi- ulusalcı bir ideoloji vardır, İslami ya da Osmanlıcı kaygılar değil.
Bence bu olay döner dolaşır, bir "devlet" operasyonu olarak karşımıza çıkar. (İpucu: İster milliyetçi, ister ulusalcı tarzda olsun, nasyonalist ideolojiyi gördüğünüz her yerde devleti arayın.)
Efsane o, efsane!
Gelin size olayın siyaseten komik yanını da anlatayım:
Fetih bayrağını CHP'den devralan DP, kutlamalar için sıkı biçimde çalışmış...
Ama bunun kaymağını yemek, büyük başlara nasip olmamıştır.
Bir soru: 29 Mayıs 1953'e, yani fethin 500'üncü yılına ilişkin fotoğraflarda, niye cumhurbaşkanı ve başbakan yoktur?
Çünkü... "Yahu biz fethi görkemli biçimde kutlayacağız kutlamasına amma... Ya Yunanistan ile aramız bozulursa?
Ya Avrupa bu kutlamaları yanlış anlarsa..." diye kaygılanmışlar...
Bunun sonucu olarak Başbakan Adnan Menderes, İngiltere'ye, Kraliçe Elisabeth'in taç giyme törenine giderken...
Cumhurbaşkanı Celal Bayar da İzmir'deki NATO Karargâhı'nın yolunu tutmuştu...
Velhasıl, 500'üncü yıl kutlamalarındaki en büyükbaşlar, hükümeti temsil eden Eğitim Bakanı ve İstanbul valisi olmuştu.
O gün devlet arazi olunca, kutlamalarda halk öne çıkmış... Bunun üzerine bir CHP milletvekili "Halk coşkuluydu ama kutlamalar niye sönük ve perişan geçti" mealinde soru önergesi vermişti.
Bu anlamlı günde canım şapkadan bir tavşan daha çıkarmak istedi. Dur bakalım mümkün olacak mı? Evet, evet, geliyor.
İşte bir tavşan daha:
Ulubatlı Hasan gerçek bir kişi değil; bir efsanedir... Yani popüler kültürün yarattığı hayali bir varlıktır.
2053'e kadar daha binlerce efsane 'yetiştirmek' gibi bir hedefimizin olması ne güzel değil mi Marslı Furkan?