Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Şeytanın sorusu (2)

Dün burada Şeytanın sorusuna değinmiştim: "Biraz daha küçük ama daha müreffeh bir Türkiye'yi mi tercih edersiniz... Yoksa mevcut sınırlarını canı pahasına korumaya çalışan bir Türkiye'yi mi?"
Tabii hemen, "Siz de mi 'verelim kurtulalım' diye düşünüyorsunuz" diye mesajlar geldi.
Hayır öyle değil: Ben önümüzdeki yıllarda karşılaşma olasılığımız yüksek bir durumu anlatmaya çalışıyorum.
Eğer dünya siyasetine yön veren küresel aktörler, dört ülkenin Kürtlerini bir araya getirerek Büyük Kürdistan'ı kurmaya karar verdilerse... Türkiye günün birinde bu soruya cevap vermeye zorlanacak demektir.
Yani diyecekler ki: "Sen Güneydoğu bölgenden bir miktar toprak verirsen, biz de PKK'yı engelleriz, ülkene barış ve huzur gelir... Yok eğer bizim planlarımıza taş koyarsan... O zaman örgütü daha da pervasız şekilde üstüne salarız."

Bir nevi ahlaksız teklif
"
Türklere
" karşı kullanacakları kozun kaynağı belli: Cumhuriyet döneminde Güneydoğu bölgesine doğru dürüst yatırım yapılmadı.
AK Parti hem hizmet götürmek, hem de PKK propagandasını boşa çıkarmak için bölgeye dünyanın parasını döküyor: Yollar, hastaneler, okullar yapıyor. Ayrıca örgütle mücadele için de kamyonla para harcanıyor: Uçaklar, helikopterler, füzeler...
Bölgenin bütçeye katkısı çok düşük. Yani Doğu'ya aktarılan para Batı'ndan gidiyor.
Sadece para da değil: Asıl mesele şehitler... PKK'yla mücadelede verilen şehitlerin sayısı, Kurtuluş Savaşı'ndakileri aştı.
İşte kozları bu: "Hem şehit vermeyeceksin, hem de paran cebinde kalacak... Haydi kabul et..." diyecekler.
Şeytanın bu teklifini duymaya hazır mısınız?

Gündüz Beyin ruhu

Soruyu ortaya atarken, ben de bütün vatandaşlar gibi Ankara'nın (Hükümet + Bürokrasi) ne yapacağını çok merak ediyorum.
Mesela otoriterliğe eğilimli diplomat ve siyasetçi Gündüz Aktan (1941-2008) bu bağlamda tehcirden söz etmişti.
PKK'ya halk desteğinin yükseldiği dönemde, Radikal'deki yazılarında, "Böyle devam ederse, tehcir gündeme gelir" demişti mealen. "Gönüllü mübadeleden" söz ediyordu rahmetli...
Kemalist bürokrasinin has evlatlarından olan Aktan, sanmayın ki fikir jimnastiği yapıyordu. Belli ki o sıralar askeri ve diplomatik mahfillerde bu tip laflar ediliyordu.

Nereye tüküreceğiz?

Aktan'ın dile getirdiği fikri, bir boyut olarak buraya aldım: "Biz niye toprak verecekmişiz; madem bağımsız Kürdistan kuruluyor, isteyen gitsin" mi diyecek Ankara?
Dün bir okurumuz, duygularını "Bu evlilik yürümüyor, boşanalım" diye ifade etmişti. Söylerken nasıl da kolay: Bekârın karı boşaması gibi... Halbuki mal paylaşımı çok zorlu bir iştir.
"Topraklı" ya da "göçlü" çözümler başlı başına bir sorun: Her iki durumda da mesela İstanbul'daki milyon nüfuslu Kürt kardeşlerimiz ne yapacak? Evleri, işyerleri, arazileri var... Biliyoruz ki böyle ortamlarda gözü dönmüş eşkıya, yağma amacıyla saldırıya geçer. Çok can yanar, çok kan dökülür.
Şeytanca sorular daima aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık türündendir. Bakalım bu fırtınalı havada tam karşıya tükürmeyi becerebilecek miyiz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA