Bazı arkadaşlar olayı tarihin olağan akışı olarak değerlendiriyor: Teknoloji ve onun çevresindeki ilişki ağları değişir. Kitlelerin yeni talepleri siyaseti de dönüştürür.
Valla bu yaklaşım çok yanlış değil ama bence Ortadoğu'da bugün olup bitenler tarihin kendiliğinden akışı olmaktan ziyade, büyük aktörlerin iradesiyle ilgili.
Ortadoğu haritasını Birinci Dünya Savaşı döneminde İngilizler ile Fransızlar çizdi. (Mecazi anlamda değil, gerçekten cetvelle çizdiler.)
Bu arada 1948'de İsrail devleti kurulmuş olsa da, harita az çok aynı kaldı. Eğer, "En nihayetinde kimin haritasıydı bu..." diye ısrar ederseniz... İngiltere derim.
(Not: Biz istediğimiz kadar böbürlenelim, neticede Türkiye de o haritalama sürecinin parçası oldu.)
Günümüzde ise kendi Ortadoğu haritasını çizmek isteyen güçlerin merkezinde ABD var. "Asla izin vermeyiz..." türü demeçlerine değil de, 1990'lardan günümüze, somut gelişmelere bakarsanız görürsünüz:
Kürt milliyetçilerin huşu içinde, Türk milliyetçilerin ise tüyleri ürpererek ifade ettikleri Büyük Kürdistan adım adım kurulmakta.
Büyük Kürdistan dört ülkeyi ilgilendiriyor: Irak, Suriye, Türkiye ve İran... İlk ikisinin işi tamam.
Şimdi İran telaşlandı, "Parçalanma sırası sana geldi" diyerek, ABD'ye karşı Türkiye'yi yanına çekmeye çalışıyor. PKK'nın ise biti kanlandı, fütursuzca saldırarak büyük iktidar denkleminde yerini almaya çalışıyor.
Şeytanın sorusu şu: Biraz daha küçük ama çok daha müreffeh bir Türkiye'yi mi tercih edersiniz... Yoksa mevcut sınırlarını can pahasına korumaya çalışan bir Türkiye'yi mi?
Kızmayın, ben değil Şeytan soruyor!