Geçen gün Manisa'nın Selendi ilçesindeki olayları kuş bakışı analiz ettiğim yazıya şu cümlelerle başlamıştım:
"Bütün milliyetçilik çeşitleri, potansiyel olarak içlerinde ırkçılığı barındırır. 'Milletimi seviyorum' gibi masumane bir sözün nereye varacağı belli olmaz.
Bir bakarsınız aklı başında, dünya tatlısı bir milliyetçi canavara dönüşmüş."
Bunları yazarken Selendi'deki olayların ayrıntısını bilmiyordum.
Taraf gazetesindeki Selendi'yle ilgili haberin başlığı tam da dediğimizin karşılığıydı: "Çocukluk arkadaşımın evini basmaya gittim." (10 Ocak)
***
Hani azınlıklarla ilgili bir sohbet başladığında, "En iyi arkadaşım Ermeni'dir (Rum'dur, Yahudi'dir)" diye lafa başlayıp eski İstanbul nostaljisi yapan Kirli Beyaz Türkler vardır.
Ben onlara hiç inanmam. (Ara notu: Siz bunların hiç, "En iyi arkadaşım Çingene'dir" dediğini duydunuz mu?)
Çünkü operasyonlarla, kışkırtmalarla, linç düzenekleriyle Türkiye'yi gayrimüslimlere (ve her türlü azınlığa) dar ederek, çekip gitmelerine yol açanlar tam da o Kirli Beyazların babaları, dedeleri ya da halen devlet görevlisi olan akrabalarıdır. (O yüzden Kirli diyorum!)
Bu ülkenin eğitim kurumlarında sabahtan akşama nasyonalizm propagandası yapılır. O ideolojik uyarıcıdan kendini kurtarmak zordur.
Sonucu işte budur: Bir maraza çıktığında, adam çocukluk arkadaşının evini basmaya gider!