Pazartesi gecesi atv'de yayınlanan futbol yorumu programı Santra'da; Kazım Kanat, Ahmet Çakar ve Gürcan Bilgiç tartışıyordu. Bir ara konuşma iyiden iyiye 'haber etiği'ne kaydı: Milli maçtaki ' çelmeli-tekmeli' görüntüler yayınlanmalı mı, yoksa sümenaltı mı edilmeli? Konu gerçekten önemli. Üstelik futbolla sınırlı değil. Başbakan Erdoğan da ikide bir medyadan yakınmıyor mu? ' Bizi dünyaya rezil ettiniz' filan demiyor mu? Halbuki bütün bunlar boşuna. Gelin bazı önemli noktaların altını çizelim:
1) Medya, TV'den ibaret değil. Bugün cep telefonları fotoğraf çekiyor. Haberler internette, hem de görüntülü olarak, ışık hızıyla yayılıyor. Suçlar, kabahatler, hatalar, eksikler gedikler bir bir ortaya dökülüyor.
Medya çağı işte böyle bir dönem. Yakınmak boşuna nefes tüketmekten ibaret.
2) Bazıları hala şunu anlamadı: Türkiye uluslararası futbol camiasının bir parçası. Burada yer alacaksak, o camianın kurallarına, standartlarına, ilkelerine uymak zorundayız. Paranoyaya kapılıp ' Türk düşmanı' filan aramayın. Bir şov endüstrisi haline gelen futbolda, onların da bize ihtiyacı var.
Türkiye'nin bir futbol pazarı olarak, 2006 Dünya Kupası'nda yer almamasından hoşnut olduklarını mı sanıyorsunuz?
3) " Türkiye'yi dışarıya ispiyonlamayın, sorunları aramızda hallederiz " diyenler var. Bunu söyleyenlerin en iyi niyetlileri dahi aslında çürümüş sistemden çıkar sağlayanlar. Üstelik mesele sadece futbol da değil. Halterden atletizme Türk sporu perişan halde: Hangi örtüyü kaldırsan altından şike, doping, rüşvet ve çete çıkmıyor mu? ' Aramızda hallederiz' demek, ' bir iki kişiyi günah keçisi ilan ederiz, kurban veririz ama çarkı döndürmeye devam ederiz' anlamına gelir.
4) ' Bizi ancak şu-bu-o kurtarır' demenin de bir yararı yok. İşte 'kahraman' ilan edilen Fatih Terim'in ve şürekasının düştüğü ve Milli Takım'ı düşürdüğü durum... Korkmayın: Bu yöneticiler gider, yerlerine tazeleri gelir.