Birkaç gündür burada " Çin'in başkentine Türkçe'de, Pekin mi diyelim, yoksa Çin hükümetinin arzusuna uygun olarak Beijing mi" diye tartışıyoruz ya...
Laf uzadı. Ancak bir kere daha ' isim vermenin' önemi ortaya çıktı. Gördüğünüz gibi 'adlandırma' basit, sıradan, masum bir eylem değil. Siyasetten kültüre bin bir sicimle bağlı.
Bu vesileyle konuya meraklı okurlarımızı ilginç bir makaleden haberdar edelim...
Toplumsal Tarih dergisinin kasım sayısında, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü'nden Doç. Suavi Aydın'ın, " Bak Şu Tilkinin Ettiğine: İsimler Milli Birliği Nasıl Bozar? " başlıklı bir yazısı çıktı. Konu: Dünden bugüne ülkemizdeki 'isim değiştirme' politikaları.
Meğer bu iş Meclis'in çalıştığı ama cumhuriyetin henüz ilan edilmediği Aralık 1920 tarihine dek uzanırmış. Dönemin mebusları hararetli hararetli 'yerleşim isimlerini millileştirmeyi' tartışmışlar. Suavi Aydın'ın makalesi trajikomik uygulamaların örnekleriyle dolu.
Dün öyleydi de bugün farklı mı? Halk arasında ' kızıl tilki' diye bilinen hayvana,
bilimsel terminolojide, ' vulpes vulpes kurdistanica' denmesinin... Milli birliğimizi bozmayı amaçlayan uluslararası odakların tezgahı olduğunu ilan eden küt kafalar çıkmadı mı bu ülkede? Suavi Aydın bu zihniyetle dalgasını geçiyor: Siz istediğiniz kadar hayvanın ismini değiştirmeye uğraşın... The International Commission on Zoological Nomenclature (hayvanlara isim veren uluslararası komisyon) bunu hiç mi hiç takmaz! İdeolojik değil bilimsel açıdan geçerli bir itiraz yapılamadığı sürece, bu komisyon, bir asırdır kullanılan 'Kürt tilkisi' tabirini değiştirmez.
Tilki dile gelse de adını söylese!